Copyright © Sensiz Kelimeler Sözlüğü
Design by Dzignine

Aşk Sözlüğü



 

git istersen sevgilim, bu yıldızları öyle boynu bırak gökyüzünde. hiçbir kuş uçmasın artık akşam rüzgarlarında savrulan saçlarının üstünde. git istersen, boğazıma takılsın aldığım her nefes, saçlarım uzamasın, kızarmasın seni öptüğümde yanaklarım. git sevdiğim alıp başını, açmasa da olur çiçekler, ay ışığında sarılmasa da olur sevenler. sen git istersen, zaten yaşamamıştım ben, kalbimi kiralamıştı kan pompası niyetine bu beden.

***

sen bir göl olsan, balık olup dolaşırdım damarlarında sevgilim. bir gökyüzü olsan, yıldız olup saçlarına dizilirdim. bir dut ağacı olsan, dallarında ipek böceği olur, dokurdum kendimi sana. bir deniz olsan, gözlerinin içinde büyüyen bir inci olur, parlardım herkese. bir şarkı olsan, nakaratın olur dudaklara ezberletirdim seni. sen aşkımın evreni, sevgimin haritası, gönlümün sahili ve kalbim seni seven bir kum tanesi...

***

yusuf’un kuyusundayken fener olmuştun her karanlık gecede. ferhat’ın azmiyle kazarken dağları, senin bakışlarınla bilemiştim kazmamı. kaybolduğumda mecnun’un çöllerinde ayak izinden buldum kendimi. kurbanda boynumu uzattım feda olayım diye. sana orucumu tuttum hiç öpmeden seni dudaklarımla. zekat olarak verdim ömrümün kırkta birini sensiz yaşayarak. seni sevmenin 5 şartını ezberliyorum, amel defterime adını yazarak.

***

sbs yds kpss en kolayıymış, kaldın mı en çok koyanı aşkın imtihanıymış. doğru şıkkı bulmak milyonda bir ihtimalde saklıymış. sıkısıysa sevmekten bir sınav hazırlasın ösym sevgilim, yine de kesin birinci oluruz biz seninle. öğrenime başladık mı zaten aşkın üniversitesinde, mezuniyeti rektör değil memur verir belediye başkanından aldığı yetkiyle. gel sevgilim, hazırlanmaya başlayalım şimdiden leyla ile mecnunun dershanesinde…

***

seni ilk gördüğümde katlim vacip oldu aşkın celladınca. nefesimi kaybettim ilk kez dudağım değdiğinde yanağına. kefen diye sarıldım kucağına, mezar bilip uzandım kollarına. salamı kuşlar verdi, cenazemi çiçekler kıldı hiç secdeye varmadan. kırkımda şerbetinden tattım ağzının. kolay geçti sevmekten doğan hesabım. kalbimin sağından verildi kitabım. sevdiğimde seni sevgilim öldüm, ikiden bire düştük senle biz.

***

sevgilim, gel seninle bi koalisyon kuralım. verip bir gensoru ayrılık hükümetini düşürelim iktidardan. kalbimizi başbakan yapıp ellerimizi kavuşturma bakanı atayalım. gözler içişlerine baksın, yanaklar imar ve iskana, yerleşelim gönül konutumuza. anayasayı değiştirelim ve değiştirilemez ilk maddesi “seni seviyorum” olsun. dudak açılımı yapalım her gensoruda, ilelebet yaşayalım aşk cumhuriyetinin bağımsız topraklarında.

***

çok acı çekiyorum; çünkü yıldızlardan düşmüş gibi yaşıyorum hayatı. ayağımı nereye koysam altında sonsuz bir boşluk varmış gibi ürperiyorum her nefes aldığımda. ne kadar büyük deseler de gökyüzüne, sığamıyorum bir türlü içine. hangi dalı tutsam sanki kırılacak, hangi şarkıyı söylesem sanki susacak notaları. düşsem kaldıramayacak hiç kimse düştüğüm yerden, dalsam uykuya biliyorum kabus olacak en güzel rüyalar. çok acı çekiyorum; çünkü yaşamanın kendisiymiş en çok acı veren. gelmezmiş hiçbir zaman bir kere bile giden. anladım, kesilen göbeğin değil, kalbin bağıymış doğar doğmaz. belki bu yüzden yabancı kaldım yaşamaya. burun kemiğimdeki et gibi güçlük çıkartıyor bedenim bana. mıknatıs gibi çekiyor tüm acıları bir bir. biliyorum, bu hayatın adalet terazisinde ayarsızlık var ne zaman tartsam kalbimi. çok acı çekiyorum; çünkü yaşıyorum. acılarımı sevmeyi öğreneceğim bir gün elbet. ve kaldırıp başımı gökyüzüne doğru; “hayat” diyeceğim, “ey hayat, nerde kalmıştık haydi barışalım biz senle ikimiz...”

***

senin için ne yapsam bilemem sevgilim. çöllere mi atsam kendimi, mecnun gibi derbeder yaşaşam. kerem gibi alıp elime kazmayı bir tünel de ben mi açsam bolu dağına. robin hood gibi mesken mi tutsam ormanları, devirsem bir okla aşkın düşmanlarını. romeo gibi içsem zehirleri bir dikişte. kalbim söyler bana, “reklam yapmış onlar, sen sadece sev bir ömür, en büyük meziyet budur aşkın kitabında…”

***

ne kadar çok bekledim seni, çölde suyu bekleyen kumlar gibi kavruldum hasretinden. soğuk kış gecelerinde sobası yanmayan bir çocuğun güneşi beklemesi gibi bekledim, ayrılığın acısında tir tir titreyerek. idamlıkların yağlı ilmiği boynuna geçirip son sözünü söylemesi gibi seslendim sana. çocuğunu kaybetmiş bir annenin gözyaşlarını içer gibi içtim sensizlikte nefesimi. çok bekledim seni sevgilim, neden bu kadar geciktin?

***

sevgilim, ikimiz bir çiçek olsak senle biz… papatya olsak, torpil geçsek sevenlere, kim fal tutsa bizde, seviyor çıksa. bir gül olsak, mest olsa kim koklasa, sunulsak sevenlerin ailelerine tanışma ziyaretinde. bir menekşe olsak, pencereden süzülen kızların sevdiklerine söylesek çok sevildiklerini. kardelen olsak, üşüyenler ısınsa… gelincik olsak, kaybolanlar neşelense. gel çiçek olalım, sarmaşık gibi dolanalım.

***

vekalet versem kuşlara, öptürür müsün yanağından benim adıma? kuşlar dolaşırsa başının üstünde bil ki hasretim gelip dayanmıştır kapıma. bu kuşlar göçüp gider dersen, bi vekalet de çıkarırım yağmurlar adına. yanağını uzat pencerenden, gülümse bir de damlalar yanağına düştüğünde. dersen “bu işin vekaleti olmaz, isterim direkt senden”; ben de hemen aşk köyünün muhtarından nakil ettiririm kendimi sana…

***

üzüldün mü bir kuş kanadını incitti diye? ıslandı mı gözlerin bir kedicik annesiz kaldı diye? incindi mi gönlün bir gülün dalı kırıldı diye? ah mı ettin denize bir taş atıldı diye? ağlar mısın ceylan yavrusu su içemedi aslandan korkunca belgesellerde? sevgilim, yıldızlı bir gecede hasretle öperim, merhametli kalbine selam ederim.

***

kalbim seni ne kadar da özledi bir bilsen. bir kuş gibi kanatlanıp uçasım geldi sana aniden. kondurup yanağına bi öpücük, serinleteyim diyorum içimden hiçbi kötülük geçirmeden. sarılsam sonra serinliğine ortak olmak için. bu sıcaklar da olmasa nasıl kavuşuruz seninle biz sevgilim?

***

yağmasa da beklenen yağmur gibi bekle beni sevgilim. gelmemişsem bir güneşe takılmıştır kanatlarım, bir çiçekte uyuyakalmışımdır, bir buluta sermişimdir yorganımı. göremese de görecekmiş gibi bir ölüyü beklercesine bekle beni sevgilim. toprağın kucağında hasretini besleyen ağaç köklerinden gelirim sana. ısırdığın bir elmada, saçlarına taktığın bir sarı gülde bul beni. gelemesem de bekle beni sevgilim!

***

sevgilim, bir şey söyleyeyim sana ama sakın kimselere duyurma. hem kuşların hem yıldızların nazarı değer sonra. sessiz sakindirler diye aldanma, kıskanır da yakamozlar su sıçratırlar eteğine yürürken yanımda. kiraz çiçekleri dökülüyorsa saçlarına, bil ki dayanamamıştır tatlılığına. isyan etse de dünyadaki tüm aşıklar yine de ben seni seviyorum diye söylerim. çatlasınlar hasetlerinden bize laf eden yıldızlar, kuşlar, çiçekler...

***

sen gidince yaprağını dökmüş ağaç gibi üşüyorum ayazda, kurumuş bir nehirde çırpınan bir balık gibi kalıyorum dünyanın ortasında. heyelanda eteği sökülmüş bir dağ gibi boynu bükük kalırım bulutların altında. sen yokken, tuzu eksik yemeğe mahkum dedeler gibi içime çekemiyorum keyfimce şu havanın oksijenini. sen gidince, kanadı kırık bir kuş gibi düşerim toprağa, mezar olur yaşamak bana. gidersen sakın beni de almayı unutma!

***

sen beni öptün ya, şimdi hiç yıkar mıyım ömrümce dudaklarının değdiği yeri, tuttuğun elimi. yürüdüğümüz sahilin denizini sahiplendim kaçak göçek, martılar soğ olsun bekliyorlar kapmasın diye başka bi aşık. gitmesin burnumdan saçlarının kokusu diye uzatmıyorum elimi misafirlikteki hiçbir kolonyaya. şimdi pazarlık yapıyorum sürünün bütün tüylerini kapatmak için kazların patronuyla, sırf kocayalım diye seninle bir yastıkta.

***

seni ilk gördüğümde derin bir “ah” çektim sonuna ünlem koyarak. kendime gelene kadar virgülle ayırdım gözlerimi gözlerinden. üç nokta koyup tuttum ellerinden, yazıldım hiç sonu gelmeyecek bir kitaba, hikayenin kahramanıyım diyerek. aşkımıza parantez açıp dudakların ve yanaklarınla, sonra da üst üste iki nokta mı olsak seninle. bu işe bir nokta lazım demeden, gel ezberleyelim tüm noktalama işaretlerini hiç üşenmeden.

***

sevgilim sen üzüleceksin diye siliyorum her sabah 3. sayfasını tüm gazetelerin.
zaten denizin canı acır diye taş da sektiremiyorum seni sevdikten beridir. bir kuşun kanadına değer diye kağıt uçak bile uçurmuyorum göğe. hangi çiçeğe el atsam koparmak için, korkuyorum sonra beni sana şikayet ederler insafsız diye. seni sevdiğim günden beridir ne TEMA ne KIZILAY kesiyor beni, oldum sanki bu dünyanın sevgi delisi.

***

seni severek öğrendim alfabeyi, a'dan z'ye saydım ne kadar harf varsa sana seslenirken. 1'den sonsuza kadar saydım seni öperken. pekiştireyim diye sayı bilgimi, 1 olduk seninleyken, 0 oldum sensizken. deney niyetine ellerinin sıcaklığını ölçtüm tutarken, bıraktığımda eksiye düştüm. köyü muhtar ve ihtiyar heyeti yönetirmiş, kalbimi sen. hayat bilgisi dersinde hayatım sensin, bilgim sen, gelip sarılsan da beni mezun etsen.

***

seni sevmeye bu kadar geciktiğim için özür dilerim sevgilim. bilseydim yalnız başına kaldığını bu dünyada daha erken gelirdim. kırmızı ışıklarda durmazdım, eğleşmezdim kuşlarla, kimse ile oyalanmazdım. iki elim kanda da olsa gelirdim, nefesimi bile tutardım seni bulana kadar. gel bir telafi dersi koyalım aşkımıza, sabah akşam kaldıralım yanaklarını yazılıya.

***

en büyük iyilik bu dünyada sevmeyi paylaşmakmış, seni sevince anladım. çiçeklerin ibadetiymiş sevenlere sunulmak, sana güller aldığımda bildim. kalbin orucuymuş senden ayrı kalmak, hasretini çekerken öğrendim. beni sevdiğin için allah razı olsun sevgilim senden, kuşlar söyler hep birden: “ecmain.”

***

ben seni sevemem ki sevgilim. seversem bir ana yüreği gibi severim, yanar kavrulurum sen her üzüldüğünde. bir kuş gibi severim, yoksan sabah yanımda düşerim yuvamdan. bir çiçek gibi severim, bir gün unutsan öpmeyi solar giderim. gökyüzü gibi severim seni, ağlarım yeryüzüne azcık özledim mi. gel anlaşalım seveceksek birbirimizi, hiç bırakmayım ellerimizi.

***

sevgilim yok mu bizim aşkın molası? söylemiyorum sana ama yanağını sevsem çiçekler çatlıyor hasetinden. öpsem bir kere dudağını, kimse bulamıyor bulutlara saklanan dolunayı. canım desem canı sıkılıyor ne kadar canlı varsa dünyada. okşasam saçlarını, açılmıyor inadına tavus kuşları. işte böyle gladyatörler gibi savaşıyorum onlarla, cesaret versin diye şu öpücüklerin sayısını bi artırsana…

***

uyurken içimde bir telaşla öpüyorum seni yazılıdan kopya çeken öğrenci gibi. elini tutunca ürkek bir serçeyim; sobaya eli değmiş bir bebeğin annesi gibi pır pır eder yüreğim. sana ne zaman iki kelam etmek istesem, kuş olup uçup gidiyor dilim. halim pek hayra alamet değil biliyorum sevgilim. atarsa bir gün kalbim alıp başımı sana gelirim. bu derdi biraz da sana çektiririm.

***

bak seni bi severim, mecnun bile çeker gider efsanelerden, ne leyla kalır ne aslı, kaldırırsın birincilik kupasını. bi severim dünya etrafında döner, bi öperim yanaklarında güller biter. bak seni bi severim sevgilim, ömür biter azrail gelir eli boş gider. korkarım bizden sebep kıyamet de güme gider!

***

seni ne kadar sevdiğimi söyleyeyim mi sana? hani derler ya; denizdeki kumlar kadar… oysaki benim sevgim onları ona katlar. hem derler ya kucak dolusu, bende senin sevgin evren dolusu. seni sevmeme ne sayılar yeter, ne harfler kifayet eder. hadi söyleyeyim bari ne kadar çok sevdiğimi. seviyorum işte doyasıya seni, var mı ondan ötesi?

***

bugün bayram, seviniyor çocuklar. bana sorsalar tek bayram var: sana kavuşmak. işte o zaman tatil olur kuşlara, uçarlar gönüllerinde neresi varsa. çiçekler sıraya girer, sallanırlar esen rüzgarla ritim tutup bir oraya bir buraya. yıldızlar bayrak olup dizilirler göğün ta ucuna. Bir tek ben sevinsem de senin bayramına sevgilim, sen sen ol bayram diye tatil verme sakın dudaklarına, yanaklarına.

***

seni sevince öğrendim kendimi. sen denizimdin, ben senin sahilin. güldüğünde yükselir sular, üzüldüğünde alçaktan uçar kuşlar. med-cezir gibi dudaklarımız öpüşlerin kıyılarında dolaşır dururlar. ve sen tadımsın bir çiçek olsam, tuzumsun okyanuslara karışsam. dünya bir derya imiş, balık gibi yaşamışım sensiz. oksijeni senmişsin kalbimin, gözlerinin oltasına tutulunca öğrendim.

***

sen üzülme sevdiğim, sen üzülünce kokmuyor çiçekler, gönlünü açmıyor bahar dünyanın. üzüldüğünde balıklar suda boğuluyor, kuşlar gökten düşüyor. sen üzüldün diyedir kiraz ağaçlarının suratını asması, sellerin depremlerin dünyayı sarması. üzüldüğünde ne güneş doğar vaktinde, ne kelebekler konar menekşelere. dünya dönmez seni üzgün görünce, bu yürek dayanmaz seni azcık hüzünlü görse. Ben ki sen üzülme diye ölürüm bile bile.

***

seni sevmeyecektim ben, geçerken uğradığım dünyada iki nefes alımı kalıp göçecektim yıldızlara. şimdi seni sevdim diye nerdeyse kazık çaktım dünyaya. gülmeyecektim acıların yüreğimi dağladığı bu zamanda. şimdi seni sevdim diye yapışıp kaldı bir gülümseme yüzümün ortasında. ne çiçeklere ne de güzel şarkılara heves edecektim seni sevmeseydim. seni sevdim ya sevgilim, feleğim şaştı, şimdi yaşamaktan başka kaçarım kalmadı.

***

bir kuş olup göçüp gitseydim saçlarının kokusunu taşıyan rüzgarla, yine sever miydin beni her baharda gökyüzünün altında? bir yıldız olsaydım, her gece pencerende parlasaydım uyurken yanaklarından öperek, yine sever miydin en parlak yıldızım diyerek. bir kelebek olsam konsam ellerine, dokunmaktan korkar gibi sever miydin gezerken bahçelerde. sever miydin sevgilim beni, aşkından taş kesilip dikilip dursam yolunun üstünde.

***

en çok seni sevdiğime memnun oldum bu dünyada. sırf güzel gülüşün için binlerce teşekkür ederim yaratıcıya. gelip de sana sarılmadan yatmak vardı mezara, bundan daha büyük azap mı olur bendeniz kula? düşünsene, çiçekleri nasıl bilirdim kokun olmasa? ne işe yarardı güneş tenini aydınlatmasa? öpmeseydim seni nerden bilirdim dudaklarımın da bir canı olduğunu? büyük aşıklığı versinler mecnuna, razıyım ben sadece sana.

 

Adem Özbay

0 yorum:

Yorum Gönder

Sensiz kelimelerin sesi olduğun için teşekkürler...