Copyright © Sensiz Kelimeler Sözlüğü
Design by Dzignine

Gözlerimden Gözlerine Son Mektup




Sen bu satırları okumaya başladığında ben çoktan senin nefesinin akıp gittiği bu cennetten ayrılmış olacağım. Eğer Allah bana her gün lime lime etlerimin doğranacağı, fakat yanımda senin olacağın bir cehennem vaat etseydi yemin ederim bir an tereddüt etmez, o an kabul ederdim. Ben seninle olamadığım cennetin tüm katlarını cehennemden bin kat daha elem verici bulurum. Sen ki benim cennetim, benim kırk yıla yakındır çektiğim cefaların mükâfatısın.
Öyle bir hediyesin ki, sana el değdirmeye, senin dudaklarına yüz sürmeye ne zaman teşebbüs etsem kocaman evrenin tüm yıldızlarının ağırlığı üzerime çöker. Ne zaman senin elinden tutup bir gün karılıp karışacağımız bu kara toprağın üzerinde yürümeye kalkışsam, sanki yeryüzü ters dönüp benim sırtıma biner. Sen öylesine bir yük koydun ki yüreğime, zaten yaralı, zaten kırılgan, zaten parçalanmış bu yürek bedenimin sağına, göğüs hizama dağ ağırlığınca çöreklendi.
Bir gün senin karşıma çıkıp tertemiz bir sözle bana sesleneceğini biliyordum. Buna inan. Tertemiz sözlerin var. Kirlenmiş bedenine ve kirletilmiş ruhuna inat o saf ve masum sözlerinin esiri oldum. Onların bazen garip, bazen komik, bazen hüzünlü harflerle dudaklarından dünyaya salınışını büyük bir ciddiyetle izledim. Sen konuştukça, dünyada ne varsa susturdum. Konuşan sadece sen oldun. Sen seslendin temiz kalan yanlarıma. İşte bizi böylesine birleştiren, böylesine bir kılan emin ol sözlerdi.
Sana sonsuz kelimelerle yazmak isterdim. Denizleri mürekkep, ağaçları kalem yapıp yaratıcıdan mühlet üzerine mühlet isteyip can vermemi uzatarak şu bedbaht ömrümü sana sonsuz kelimelerle yazmak isterdim. Bütün ovaları kağıt yapıp üzerine yazmak isterdim. Sen gösterişli bir oturuşla kurulduğun göklerimden yazdıklarımı oku isterdim. Lakin ne ağaçlar, ne okyanuslar, ne ovalar benden yana...
Onlar sadece tabiatın ve insanoğlunun böyle gelmiş böyle gider kurallarına tabiler. Onlar kuralların dışında ne varsa hepsini düşman belliyorlar. Eğer dünyanın en tatlı kelebeğinin kalbi, onların belirledikleri sayıdan bir fazla atsa, kelebek kanlar içinde yığılıp kalıveriyor. Kanlar içinde dedimse öyle değil, kuru kanlar içinde.
Tıpkı benim gibi. Gözümü çevirdiğim neresi varsa, nefesimi soluduğum hangi yön varsa pusulasını şaşırmış bu kalbimi kanlar içinde bırakıyor artık. Kocaman bir kafatasına döndü bu saray. İntizam ve debdebe içinde her gün kemiklerinin parlatıldığı bir kafatası. Öylesine çirkin kokular salıyor ki, yaşayabileceğim bir nefeslik temiz havam kalmadı.       
Havasızım. Senin getirdiğin havadan her içime çektiğimde senin ciğerlerine tecavüz ediyorum. Bilmiyorsun. Senin bedeninin şuhluğuna koşanlardan daha adiyim şu an. Sana uzattığım her elim aslında bin bir başlı bir ejderha. Seni karanlık bir dehlizin içindeki bulunması imkansız yollara varan bir yol ağzında yapayalnız bıraktım. Bilmiyorsun.
Bilmiyorsun, ben her gün sana zarar veren bir kemirgenim. Senin gelecek güzel günlerini kemiriyorum. O günleri senden almaya ne hakkım var. Seni de kendim gibi bedbaht, mutsuz ve yitik yapacaksam mutlu sandığımız saatlerle oyalanmak neden? Neden böylesine bencilim. Neden böylesine rakibinin zayıf tarafını görüp hep oradan kıskaca almaya çalışan bir güreşçi gibiyim? Neden kapanına kısılmış bir kuşun, bir lokma bile yapmayacak cılız bir serçeyle gerçekleştirilecek bir ziyafetin düşündeyim?
Tüm bunlar benim hatam. Senin tüm masumluğunun aksine, ben hatalar çukurunda boğazına kadar batmış durumdayım. Kendimi sana affettirmenin hem en kolay yolu, hem de en zor yolu senden ayrılmak. Öylesine zordayım ki, efsanelerden fırlamış gelen tüm tek gözlü devlerle savaşırım. Ama seni üzmek ihtimaliyle asla. Ne gücüm ne takatim yok seni yüreğimde taşımaya. Sadece sana acı sunacak çırpınışlardı yaşadıklarımız. Artık bitmeli. Bitiyor artık.
Senden tek dileğim, bu büyük yokluk bittiğinde benim bedenim özgürlüğünü eline alıp çok uzaklara, çok yukarılara çıktığında ara sıra bana şiirlerinden oku. Ama ağlamadan, ama yıkılmadan, ama şaşırmadan. Şaşırsan da tatlı bir gülümsemeyle şairden kendini affettirircesine, masumca oku. Sen okudukça ben senin dizlerine yıldızlardan bir ışık olup, yapraklardan bir çiğ olup, çiçeklerden bir koku olup, havadan bir toz olup düşeceğim. Yüzüne, gözüne, güzel ellerine...
Seni sevmeyi bana öğrettiğin için teşekkür ederim.
Teşekkür ederim öptüğün için.
Teşekkür ederim sevgilim sana, kirletmediğin sözlerin için...


Adem Özbay

0 yorum:

Yorum Gönder

Sensiz kelimelerin sesi olduğun için teşekkürler...