Copyright © Sensiz Kelimeler Sözlüğü
Design by Dzignine

Seni Sevmeye Mennun Oldum Sevgilim




sen gittiğinde düştüm denizlere, yunus’un balığında saklandım. sen dediğimde atıldım kuyulara, yusuf’un sabrında yıkandım. seni andıkça, saçının her telinde çarmıha çakıldım, isa’nın gözyaşında kurulandım. seni özledikçe taif'te taşlandım vahşi'nin mızrağında kana boyandım. seni bildikçe sürüldüm vahalardan, mecnun’un çöllerinde yaşadım. yine de terk etmedim seni. zehri bal deyip içtim, gözlerimden öper misin beni.

***

kalbimden bir kuş uçurdum sana. Kanatlarına ay ışığında söylediğim şarkıları yükledim, dinlerken martılarla dans etmeyi unutma diye. kalbimden bir kuş uçurdum sana. gagasına bir menekşe iliştirdim, koklarken gözlerini kapatıp saçlarımın kokusunu çek içine diye. kalbimden bir kuş uçurdum sana. ayaklarına son yazdığım mektubu bağladım, okurken hasretinden gözlerimden akan yaşları unutma diye...

***

hiçbir çiçeği koparmadım sana vermeyeceksem, yoksa nasıl bakarım toprağın yüzüne! vardır onun analık hakkı, ancak bir sevenin tebessümü olur başlık parası. hiç sensiz dolaşmadım ay ışığında, yoksa nasıl bakarım ayın yüzüne! vardır onun da hakkı, ancak ışığında sarılırsak sevdiğimize eder helal hakkını. hiç gülmedik seninle, gülüşümüzü vermediksek bir yetime. merhametin hakkı var üstümüzde, bu kadar nasıl yaşardık yoksa gönlümüzce.

***

rabbim, kanadı kırıldıysa bir kuşun, kollarımdan biri onun olsun. boynunu büktü ise bir çiçek, öbür kolum da onun. annesini kaybettiyse bir çocuk, annemi ver ona. kim ayrılmışsa seveninden, kavuşsun benim yerime. kim göremezse doğan güneşi, ver sen ona gözlerimi. gidecek yolu olana ayağımı, acıkana rızkımı, üşüyene kazağımı ver. rabbim bilirsin beni, ne verirsek hepsi senden, hiç’i benden.

***

sen konuştukça susuyor dünyanın rüzgarı, rüzgarın şarkısı. sen misin masallarda aranan güzel kız? bir gülün yaprağında saklanan cadılardan kaçan sen misin? tüm ninnilerin ruhlarımızı dinlendiren sesi sen misin? senin sesin mi içimin yalnızlığını bastıran? nazenin bakışınla nedir söylediğin? hangi alfabedir gözlerinin kara tahtasında yazılan şiirler? tek ayak üzerinde dinlesem gözlerinden bir ders, sevmeyi anlatsana bana!

***

tut elinden yoksa kuşlar düşecek gökyüzünden. saçlarındır tüm güzel kuşların rüzgarı. senin gözlerinde uçar kuşlar, özgür turnaların evidir gözlerin. suya düşmüş karanfil gibi bakıyorsun yıldızlara, karanfiller en güzel senin saçlarında yaşar. sen baktıkça gözleri kamaşıyor yıldızların. geceler karanlık kalırsa suçu senindir. kirpiklerine dizilmiş yıldızlar, gözlerini kapatınca kapanıyor evrenin ışığı, kapatma gözlerini.

***

pazartesi gözlerindir, salı ellerin, çarşamba saçların, perşembe yanakların. pazardır adı kucağında yatmanın. ocak kalbindir, şubat kirpiklerin, mart omuzlarındır, nisan parmakların... aralıktır adı, beni öpen dudaklarının. velhasıl sevgilim, günüm sensin ayım sen. takvim yaprakları gibiyiz senle ben. sensiz nasıl yaşayamam bir bilsen, bir bilsen.

***

ah hayat, küskünüm sana! aradığımı buldurtmadın, beklediğimi getirtmedin. bahar geldi dünyaya, sen kış yağdırdın hayatımın baharına. ah dünya, kuşlar uçup gitti, ben kaldım hâlâ eski mevsimde. çiçekler yeni açmaya başlarken soldum kendimde. ah hayat, al güneşini ver yıldızlarımı, bu hayatta bulurum elbet kalbimin yıldızını.

***

ağlama, ağlama sen. sen ağladığında kokmuyor güller. kanadı kırılıyor kuşların, akmıyor dereler, esmiyor rüzgarlar. ağlama, ağladığında susuyor acıkan bebekler, gülemiyor palyaçolar, şiirsiz kalıyor şairler. ağlama sen, ağladığında şarkısını unutuyor bülbüller, ninnisini kaybediyor anneler. ağlama, sen ağladığında keloğlan yeniliyor devlere, uyanmıyor prensesler ne kadar çok öpülseler de. ağlama sevdiceğim, hep gülümse...

***

selam gönderdim sana doğan güneşle, ulaştı mı oraya? öpün saçlarından dedim ne kadar kanat çırpan kuş varsa. yüzüne değerseniz en güzel siz kokarsınız dedim menekşelere, karanfillere, gece sefalarına, manolyalara… en çok yıldızlar yarıştı gönlüne ağmak için turkuvaz akşamlarda. her bir bakışını yükledim yalnız uçan kelebeklerin kanadına. sarıldım sana rüyalarda. Ulaştı mı selamım sevgilim, sen mahzun ağladığında.

***

ne kadar çok bekledim seni bir bilsen. anne karnında bekleyen bir cenin gibi bekledim seni yalnızlığın karnında. göç ederken yavrusunu kaybetmiş bir leyleğin beklemesi gibi yeni göç mevsimini, öyle bekledim ben de gelmeni. güneşi özleyen kardelenin karların altında beklemesi gibi titreyerek gözledim gelişini. bir kabustan uyanmak istercesine diledim seninle uyanmayı her sabah. ne kadar çok bekledim seni bir bilsen.

***

geldi ya bahar, şimdi kime sorsam seni söylüyor. şakıyor kuşlar elleriyle sevdi bizi diye. şarıldıyor ırmaklar dudağıyla su içti bizden diye. kokladı diye bizi, gülümsüyor çiçekler. bize baktı diye kıpır kıpır yıldızlar benim gibi. yuvarlandı diye çimler bile yeşillendi şimdi. bir de kalbimi sorsan sevgilim, nasıl da coşar, nasıl da coşar bahar gibiyim şimdi.

***

gel yağmurda ıslanalım seninle. yağan yağmurlar dişi çıkan bir bebeğin gözyaşları olsun, okşayalım yanaklarımızı. yağan yağmurlar annesinden uzakta bir öksüzün gözyaşları olsun, okşayalım saçlarımızı. gel yağmurda ıslanalım seninle. yağan yağmurlar ayrılmış iki sevenin gözyaşları olsunlar, sarılalım birbirimize. gel yağmurda ıslanalım seninle. yağmur sonrası içimize dolsun bir mutluluk, dolaşalım gökkuşağını el ele.

***

sen misin baharda güneşi görüp de kızaran erguvanlar gibi gülümsediğinde pespembe kızaran? denize bir kuş konar gibi serin dudaklarıyla öpen beni... sen misin, kızdığında süte düşmüş bir yavru kelebek gibi çırpındıran yüreğimi? mavise gözlerini kapattığında bir yıldız düşüren göğün evinden… sen misin sevdiğim hiç doyamadığım, ne kadar çok sevsem. masallardan kaçıp gelen prenseslerden de daha güzel sen misin, sen!

***

gözlerin bir nehirdir senin, en güzel nergisler orda biter. ellerinde birikir yağan yağmurlar, avucunda dolaşır yunuslar. yanakların toplar ay ışığını denizlere salar, yakamozlar gülüşündür. saçların saadet ormanıdır, rüzgarlar, meltemler orda yaşar mutlu mesut. kucağında toplanır bebeklerin gülüşü, ceylanların sekişi, kedilerin sırnaşması. dudakların aşkın mührüdür sevgilim, ölünceye kadar hapseder kalbine beni.

***

sana bir sır söyleyeyim, düştüğün zaman toprak olur yoldaşın, üstünden herkes basar geçer. üzüldüğünde rüzgar gibi olur dostlar, gözyaşınla uçar gider. kucakladığın bedenler bir taşa döner, ne ot biter ne bir çiçek açar avuçlarında. bir yıldız bağışladıklarının bir damla suyu olmaz denizlerinde. sevdim dediğin vurur sinene, gider ele. sana bir sır söyleyeyim, inadına inadına sevmek, budur işte kahpeliğe aşkla direnmek...

***

kalbini dinle! kalbini dinle, bir kuş neden uçar anlarsın. kalbini dinle, bir çiçek neden açar, neden kokar sevdiğinin saçları gibi, bilirsin. kalbini dinle, dünya neden döner, neden parlar geceleri yıldızlar, sezersin. kalbini dinle, bir anne neden öper çocuğunun kirli parmaklarını, toprağı yemek ne tatlıdır, tadarsın. kalbini dinle, en soğuk havalarda onun elini tutunca neden güneşler dolar içine bilirsin, ısınırsın.

***

sen gittin, 40 haramiye kaldı yeryüzü. ali baba misali yüreğimi talan etti yaşamak. ne tarafa dönsem bir ateş yalazı kavladı yüzümü. bekledim, gelsen okşasan ve serinlese denizler. 40 yıl kavuşmak söyledim, yine de kavuşamadım sana. hasretin izledi peşimsıra beni. ne yöne kulaç atsam hasret okyanusunda hep ayrılığın menziline vardım. az gittim uz gittim, devleri geçtim, cadıları yendim, yine de kollarında bir masal dinleyemedim.

***

seni nasıl anlatsam bilmem ki… graham bell olsaydım tüm telefonlar senin adın söylenerek açılırdı. edison olsaydım elektriğe senin adını verirdim, ışığın kaynağını senden bilerek. da vinci olsam, seni çizerdim monalisa yerine. einstein olsaydım, “gözlerin=mc2” olurdu en güzel formülüm. evliya çelebi olsaydım, sana seyahat ederdim ömrüm boyunca. armstrong olsaydım aya değil, kapına ayak basardım. yine de seni anlatamazdım sevgilim.

***

sen gidersen bu karanlık siyah bir deniz olur göğsümde. her güne yıldızlardan düşer gibi uyanırım. gidersen ne leylaklar kokar, ne de leylekler göçer yeryüzünde. gidersen susar şarkılar ve pusar ırmaklar içimde. gidersen yer çekmez, rüzgar uçurmaz beni seni özlediğimde. gidersen batık bir gömü gibi unutur kuşlar beni. sevgilim, dönsün dünya diye, çiçeklerin hatrına kal bu gece...

***

bir saat ileri alındığı için küskünüm saatlere. çünkü bir saat daha az seveceğim seni. bir saat daha atacak kalbim sensiz. bir saat daha az bakacağım gözlerinin ta içine. bir saat daha az sarılacağım sana. bir saat daha az öpeceğim seni. on milyar kilovat tasarruf yapılacakmış bana ne. bir saat sensiz geçmesine değer mi sevgilim.

***

seni sevmem lazım yoksa uçmayacak kelebekler. kanatlarında saçlarının renkleri dolaşmayacak. seni sevmezsem açmayacak çiçekler. teninin kokusunu salmayacak karanfiller. sevmezsem yakamozlar dans etmeyecek denizde. midyeler gözlerini incileştirmeyecek. sevmezsem seni sevgilim, dünya dönmeyecek, kalbim atmayacak “sen” diye.

***

al sevgilim, bu gözyaşım senin olsun. saçlarına değen yağmurlardan topladım. sabahları menekşelerinin yanaklarından çiğ damlalarını içtim, ferahlığımla öp beni diye. bir öksüzün başını okşadım, merhametle tut elimden diye. sevenlerin kokusunu taşıyan rüzgarlara sarındım, kucaklayınca gülümse diye. sabahlara kadar yıldızları gözledim, gözlerime baktığında samanyolu kadar çok olan sevgimi gör diye. al sevgilim beni, “sen” diye.

***

sen misin geldiğinde camıma tıklayan kuş gibi canıma tıklayan? kapımı açtığımda rüzgar gibi yüzüme dokunan serinlik sen misin? sen misin ağladığımda gözyaşlarımı kurulamak için beyaz mendilini alıp gelen kardelen çiçeği? sen misin saçlarıma değip geçen gökkuşağı gibi rengarenk gülümseyen? sen misin bir çocuğun kanayan dizini öpen anne gibi şefkatli öpen beni? sen misin gönlüm seni ararken bir ağacın arkasına saklanan?

***

gitme kal bu gece, yoksa yıldızlar düşecek gökten. gidersen karanlık asılı kalacak yeryüzünde. boynunu bükecek manolyalar, buhurumeryemler. gidersen sütten kesilecek ceylan yavruları, yolunu kaybedecek yunuslar. gidersen bu gece çalmayacak kemanlar. gidersen sönecek ateş böcekleri, üşütecek tüm aşıklar.

***

sen bu dünyanın başına gelen en güzel şeysin. Ne kadar anlatsam da bitmeyecek bir masal gibisin. kelimelerin, sözcüklerin, sayıların yanyana dizilmesinin, formüller üretmesinin, şifreler kurmasının seni anlatmaya ne denli yetersiz kaldığını nasıl anlatsam sana! bu dünyadan hâlâ ümit besleyebilmem, çiçeklerin ısrarla açmaya devam edeceğini ummam, kelebeklerin inatla yüzlerimize dokunacağını hayal etmem senden işte!

***

bütün meridyenlerden davacıyım. ne enlemi tuttu bu yaşamanın, ne boylamı. kalbime saplayıp evrenin çevresinde divane gibi dolaşan pergelim de bulamadı seni. anladım, sayılar sisteminde bir eksiklik var, alfabedeki kayıp harf gibi. bildim, seni sevmek coğrafyadan, tarihten, cebirden geçip hayat bilgisinden kalmak gibi. bari bir sözlükte bulsam seni. adı “sensiz kelimeler sözlüğü”, meğer yalnızlıkmış müfredatın bize öğrettiği.

***

öyle mahir bir hat ustası olmak isterdim ki, ismini ve gülüşünü gökyüzüne bulutlardan, yeryüzüne dağlardan, okyanuslara dalgalardan ve dahi kalbime ateşten bir kalem ucu ile yazmak isterdim. kuşları ürkütmeden, çiçekleri ezmeden, yunusları kaçırmadan, kalbime değdirmeden yazmak isterdim. çünkü kuşlar senin saçlarının kokusunu taşır...

***

yaşadığım günlerden bir şey öğrendim. doğan güneşten, batan aydan, geceleri parlayan yıldızlardan ve tüm insanlardan bir şey öğrendim. başını okşadığım çocuklardan, dayak yediğim adamlardan, düştüğüm kuyulardan öğrendim yusuf gibi yalnız olduğumu. asıldığım çarmıhlardan öğrendim isa gibi sırtımdan vuranların dostlarım olduğunu. ve hiç konamayan kuş misali yeryüzünün tenhasında seni aradığımı.

***

ne çok düştüm, çiçekler tuttu ellerimden. sen hiç tutmadın! ne çok ağladım, kuşlar sildi gözyaşlarımı, sen hiç silmedin! ne çok yandım, yağmurlar söndürdü yüreğimi, sen hiç söndürmedin! al o çiçekleri, taşısın kuşlar kalbine, belki öğrenirsin sevmeyi sen de. sevmeyi öğrenebilir misin? eftalya…

***

sevmek bir ömürse kaybetmek bir anmış. beklemek gelir geçer ise özlemek iyileşmeyen yaraymış. gülmek gün doğumu ise ağlamak kıyametmiş. bu bana ders oldu, yaşamak dediğin bir kalbe müebbet yatılı kalmak imiş...

***

bir gece yıldızlara baktığında, tıpkı kalbin gibi pır pır eden bir yıldız gördüğünde beni hatırla. bir yaz akşamı üşüyüp de üstüne bir hırka aradığında, üşüyenin yalnız sen olmadığını hatırla. uzak bir diyara bakar gibi balkonundan baktığında, dağların arkasından kanatlanıp gelen bir kuş gördüğünde hatırla. aynaya her baktığında camdaki yabancıya gülümsediğinde, aynanın arkasında bir adam olduğunu hatırla.
hayatın aslında bir şarkı olduğunu,
gecenin aslında bir şiir olduğunu,
doğan güneşin aslında bir umut olduğunu,
akan gözyaşlarının aslında içimizden kanatlanıp uçan bir mektup olduğunu hatırla,
hatırla çünkü
hatırlamayı kutsal bilen bir tanrı elçisi gibi hatırlıyorum ben,
aslında yıldızlardan düşmüş iki göktaşı gibi,
nasıl da bir ağacın altında karşılaşıverdiğimizi...


Adem Özbay

0 yorum:

Yorum Gönder

Sensiz kelimelerin sesi olduğun için teşekkürler...