Copyright © Sensiz Kelimeler Sözlüğü
Design by Dzignine

Hayatımda tüm kadınlar da hikâyesi olan kadınlardı...

Senden sonra ne kadar çok kadınla oldum, kaç taneydiler, sayısını hatırlamıyorum. Şimdi onları tek tek gözümün önünden bir geçit töreniyle resmettiğimde bir sırrımı keşfediyorum. Çamurlu oyuncaklarıyla oynayan bir çocuk, parasızlıktan Yenimahalle’den ODTÜ yerleşkesine otostopla giden öğrenci, zihni saçma sapan din bilgileriyle paramparça olmuş bir mümin, deli gibi aşık olduğu kızı kaybetmiş bir sevgili olarak hayatımın her karesi acılarla ve yaralarla doluydu.







Hayatımda tüm kadınlar da hikâyesi olan kadınlardır. Çoğu güzel bile sayılmazdı. Öyle ahım şahım kariyerleri de yoktu. Ama yaralarıma eş hikâyeleri vardı. Onların ruhlarındaki bu acıyla dağlanmış taraftı benim ilgimi çeken. Ne kadar çok yarası varsa o kadar tutkulu oluyorduk birbirimize karşı. Bir süre sonra da birbirimizi iyileştirmeyi beceremeyeceğimiz ortaya çıkınca tüm heyecanlar tüm tutkular ölüp gidiyordu.
Bu bir kaderdi. Tıpkı kimin çocuğu olacağınızı seçme hakkınız olmadığı gibi seveceğiniz kadını da seçemezsiniz. O sizin kaderinizdir. Alnınızın tam ortasına çakılmış bir tabelada yazar adı. Gözlerinizi açtığınızda annenizi, babanızı, çevrenizi sorgulayamazsınız. Her şey bir düzen içindedir. Büyükbabanız, anneanneniz, gideceğiniz okulunuz, ergenlik sivilceleriniz, sevmeniz ve ölmeniz bir kaderdir. Sırayla hayatınıza girerler ve çıkarlar. Siz sadece hepsine bir merhaba tebessümü etmekle yükümlüsünüzdür.
Kadere boyun eğmiş ve seni sevmiştim. Kadere ayak diretmek bana ne kazandırırdı ki hem. Eğer sevmenin matematiksel bir formülü olsaydı e=mc kare’den bin kat daha meşhur olacağı malum. Mecnun o zaman Einstein ile boy ölçüşüp aşk biliminin üstadı olarak caka satardı herhalde tüm alemlerde… Benim kimseye hava basacak bir keşfim olmadı daha. Sevmek tek başına aklımı başımdan almaya yetmişti. Eksisi artısı ya da çarpımı veya bölmesi ile kafa yoracak hiç zamanım olmadı.
Kaderi sevmiştim. Senin gibi bir kadının alnıma yazılmasını sevmiştim. Allah’ın bir kıyağı olsa gerek. Önceleri bunu yaptığım iyiliklerin bir sonucu olarak görmüştüm. Belki o kırmızı ışıkta cam silen çocuklara belki de Vatan Caddesindeki kuşlara her gün ekmek atan ihtiyar amcaya verdiğim 3-5 kuruşun bir ikramıydı. Ama sonra Allah’ın böyle bir sistemde çalışmadığını anlamıştım. İyilik yapıp iyilik bulabilirdiniz belki ama iyilik yapıp aşk bulamazdınız. O ezelden beri kalbimize verilmiş bir hediyeydi. O hediye için durmadan şükretmek durmadan kıymet bilmek gerekiyordu.
“Aşk bence bir amok koşucu gibi olmaktır.”
“Amak koşucusu nedir ki?” diye sormuştun.
“Amok koşusu Malezya ve Hindistan'da görülen bir tür çıldırma durumudur. Amok koşucusu bugün dünyada cinnet olaylarında faili tanımlamak için kullanılır. Aslında Malezya'ya özgü tarihsel ve kültürel unsurlardan kaynaklanır. Kökeni bir çeşit intihar komandosu geleneğine dayanır. Amok koşucusu sonuna kadar savaşıp sonunda ölmektedir. Böylece düşmanın arasına dalan küçük bir grup seçkin asker, yaşamak için savaşan düşman askerine psikolojik olarak büyük zarar verir. Şu Japon kamikazeleri gibi, Osmanlıda da böyle bir akıncı grup vardı, ‘deliler’ diye. Bekâr ve kimsesiz kimselerden kurulurdu, ilk bunlar düşmana saldırır ve ölümüne savaşırlardı.”








 
“Ee aşkın bunla ne alakası var.”
“Aşık da bir amok koşucusu gibi çılgınca hayatın içine dalar. Kişinin hayatıyla bağı tamamen kopar, demorolize olur. Eğer aşkı bir cinnetlik boyutuna giderse zaten pili bitmiştir.”
“Şu kafayı sıyırıp kendilerini öldüren âşıklar bundan dolayı mı hayatlarına kıyıyorlar sence?”
“Tam değil, o aşkın bir cinneti, amokluk aşkla sarhoş olup, uçmuş bir halde yaşamak daha çok.”
“O zaman sen benim Amok koşucumsun ha.”
“Ben senin aşk böceğinim tatlı şey.”
Ve sonrası uzun bir sevişme uzun bir mutluluktu.
Yıllar sonra dertli yazar Stefan Zweig'ın 1922 tarihli Amok isimli kitabını Türkçe "Amok Koşucusu" adıyla basılmış halde görünce seninle yaptığımız bu konuşmanın kitaba arka kapak yazısı olarak güzel gideceğini düşünmüştüm. İşte hayatta her istediğinizi yapamayacağımıza dair bir ispat daha… O kadar çok var ki sırf onları yazsam bir ansiklopedi olur. Bu da bir reklamcının altından kalkamayacağı bir iş. Sanki sevmeyi doğru dürüst becerebildim de.


Adem Özbay

0 yorum:

Yorum Gönder

Sensiz kelimelerin sesi olduğun için teşekkürler...