Copyright © Sensiz Kelimeler Sözlüğü
Design by Dzignine

Yanaklarım mayınlı bir tarla gibi...

Bir süre ara verdim sana yazmaya. Yazmanın terapisel bir yönü olduğunu söylerler hep. Ben de yazarak içimde kabuk bağlayan yaralarımı kanatmadan iyileştirebileceğimi düşünmüştüm.
Heyhat!
Ne zaman sana dair iki kelime karalamaya başlasam; hani o masanın kenarına vurduğumuz dizimizde oluşan yara kabuk bağlar, sonra tatlı tatlı kaşınır, üstündeki kabuğu koparırsın birazcık kanar, ama ne güzel bir zevktir onu kanatmak. Sonra yeniden, yeniden… Adeta yaranın iyileştiğine üzülürsün sonra.
Hayat ta içimizde böyle yaralar açıyordu. Bakma herkesin durmadan sorunlarından şikayet etmesine. Onlar olmasa hiç kimsenin keyfi olmaz bu alemde.
Ne kadar çok acı varsa o kadar çok hayat vardır.
Bak bizim toprakların aşk hikayelerine, Leyla ölür, Mecnun ölür, Aslı yanar, Kerem yanar, Ferhat boğulur Şirin boğulur. Hepimiz acılı şarkılar dinleriz, acılı filmlere kapalı gişe koşarız. Oysaki mutluluklara fast food gibi tüketiriz. Hemen kendimizi tekrardan acılanın kollarına atarız.
Acıyı bu kadar janjanlı ve albenili yapan ne acaba?
Bana İlhami Çiçek’i anlatmıştın bir keresinde. Kendisini öldüren genç yetenekli şair. O’nun “En çok hüzündür yakışan bize.” mısrasını ne sık kullanırdın.
Cahit Zarifoğlu’nun “Ne kadar çok acı var!” diye başladığı günlüğünü kaç kere beraber okumuştuk, hatırla. Sen onun oradaki kravat hikâyesine bayılırdın, ben karısı ve karısının ailesinden bahsettiği bölümlere.
Acıyı seviyoruz, müptela derecesinde hem de.
Hem bakma biz kadınların durmadan ilişkilerimizden şikayetçi olmamıza. Bizim için erkek ne kadar acı veren olursa o kadar çok makbuldür. 
Kadınlar acıları bol kepçe yemeye alışkın oldukları için diyet konusunda bir türlü dikiş tutturamazlar mesela.
Kadınlar erkeklere kendilerini acıtmaları için olduklarından fazla anlamlar yüklerler. Ne kadar çirkin, biçimsiz, kaba saba bir adamla birlikte olsa da onu deli gibi kıskanmaya programlar kendini.  Öyleki sokakta görse yolunu çevireceği o adam dünyanın en tatlı en karizmatik en tapılası adam oluverir aniden.
Böyle durumdaki bir kadına desen ki:
- “Canım sende nesini kıskanıyorsun adamın, evinde işinde gücünde işte.” Cevap hazırdır:
- “Ben ona değil diğer kadınlara güvenmiyorum şekerim.”
Bu kıskançlık ve kapris seanslarından sonra yapılan kavgaların acıları, kadınları arıyı çeken çiçek gibi çeker. İllaki yapılması gerekir, illaki bol bol yapılır.
Sonraları arkadaşlarımı izleye izleye anladım ki;, kadınlar erkekten çok ilişkiye harcadıkları kendi emeklerini, özverilerini seviyorlar. Birliktelik sona erince erkeği kaybetmekten çok kıymeti bilinmeyen sevgi ve emeklerine kahrederler. Bu onları öylesine kızdırır sinirlendirir ve acıtır ki hemen bir Müslüm babacı kesilip, ruhlarına görünmez bıçaklar ile çizik üzerine çizik atarlar. 
İtiraf ediyorum bende tıpkı böyleydim. Uzunca bir süre sana kızar gibi yaparken hep verdiğim emeğe hayıflanıyordum aslında. Bu aşkın, bu sevginin böyle bitmemesi gerekiyordu. Final olacaksa bile benim verdiğim emeğin mükâfatı gibi olmalıydı, havai fişekler patlamalıydı, gökyüzü kamaşmalıydı.
Eşyalarımı toplayıp gittiğim ilk günlerde senden nefret ettim. 
Ölmen için ne kadar dua ettim bir bilsen şaşırırsın. Yemek yiyemedim günlerce. Hissedemedim hayatı, aldığım nefesi. Sefil olman için beddua ettim durdum.
Bazı günler “Hata yapan o, bunu fark etsin, gelsin özür dilesin.” şeklinde kendi kendime söylenir dururdum. Hiç geri gelmeyeceğini bildiğim halde tek kalem senmişsin hissederdim. Gelip sarılsan bana kendimi ne kadar da güvende hissedecektim oysaki.
Bir süre sonra umrumda olmamaya başladı. Tabiki bayağı bir süre sonra. Fakat farklı şekillerde senin hayatında olan yeni sevgilinin haberleri bana ulaştıkça kırmızı görmüş boğa gibi olan hislerim yerinde duramıyordu. Çok uzun süre varlığını kabullenemedim. ‘İkisi de sürünsünler’ diye söylenip durdum aklıma her geldiğinizde.
Şimdi hatırladıkça gülüyorum kendime.
Gülüyorum diyorsam bilinenin aksine yanaklarım mayınlı bir tarla gibi her an patlamaya hazır bir ruh haliyle gülüyorum.
 
 
Adem Özbay

0 yorum:

Yorum Gönder

Sensiz kelimelerin sesi olduğun için teşekkürler...