Copyright © Sensiz Kelimeler Sözlüğü
Design by Dzignine

Aşk Sözleri



üşüdünse söyle, güneşi yakayım sana sevgilim. susadınsa avucuma toplayıp ırmakları içireyim gül pembesi dudaklarına. acıktım dersen gönlümün ateşinde pişireyim en sevdiğin yemekleri. terledinse olurum bir rüzgar, eserim saçlarına, her ürperdiğinde tenin beni hatırlar. “akşam oldu yeter gayrı, uyuyalım” dersen püf deyip söndürürüm dolunayı. görsün herkes, aşk nasıl da atıp tutturuyor çok seven aşıkları.

***

firar ediyorum yalnızlığından sevgilim. yoksa hasretin öldürecek beni. teslim oldum diyorum, nerde beyaz bayrak diye esaretim kabul görmüyor nezdinde. siper kazıyorum güllerin içine, bu seferde mavzer olup gözlerin tarıyor gönlümden kalbime. böyle savaş olmaz, ya esir et, ya ver özgürlüğümü! özgürlük dediysem, işgal et beni, sarılarak kat topraklarına. aşkın birliği’ni kuralım avrupa birliği’nin karşısına.

***

sen hangi mevsimdensin, hangi aydan, hangi gündensin söylesene! bir bakıyorum lapa lapa kar altında üşüyen haziran gibisin. bir de bakmışım yağmur, kar, fırtına içinde bir baharsın. seninle hafta pazardan başlıyor bazen ve aralıktan sonra yeni yıla çıkmıyor takvimler. ay mısın, güneş misin, gece misin, gündüz müsün sevdiğim. yanında hangi mevsimdeyim, hangi ayda, hangi günde bilemem; bir kere öpmezsen beni bu hava durumunu düzeltemem.

***

seni sevmemle başladı dünyanın tarihi, ilk insan diye boşuna çıkmadı adım. “seni seviyorum” yazabileyim diye icat edildi yazı. sırf sana geleyim diyedir dostlarımın tekerleği bulması. sana yazmasaydım olur muydu bu facebook’un da bir kıymeti harbiyesi! vermezsen sevgilim yanaktan bir öpücük, tarih karışır, çıkar isyanlar, girer dünya fetret devrine. sıkıysa gelsin bir çelebi mehmet, kursun yeniden sensiz ve bensiz bir devlet.

***

sana bir sır söyleyeyim mi? şu hayatta bir şey öğrendim: en büyük devrim seni sevmekmiş. kapitalizm, sosyalizm hepsinden geçtim, şimdi sensizim. bir ihtilal hazırladım başkaldırıp yalnızlığa, sarılacağım sana ilk kavuşmamızın bildirisini yayınladığımda. musab, che, malcolm, deniz, mayakovski bizi görseydi kesin devrimci selamı verirdi. sana bir sır söylüyorum bak, seveceğim seni ilk görüşte, söylemezsin kuşlara di mi, yemin etsene!

***

bak söylerim, seni seviyorum derim, kuşlar düşer dallardan. sonra toplarsın bütün çiçekleri şaşkın şaşkın şehrin parklarından. kaybolur dereler tepeler, ne denizini bulur sular, ne açar kardelenler. masallarda prensesleri öpmez prensler, türk filmlerinde kovalamaz ağaçların arkasında birbirini sevenler. zeki müren “şimdi yakınlardasın” der, orhan veli anlatır da öyle gider. bak söylerim, seni seviyorum derim, benden günah gider.

***

sen misin bu kadar güzel gülen, bir gülüşünden kiraz ağaçları çiçek açtı erkenden. saçlarını savururken rüzgarlarda, sıraya girdi tüm menekşeler. senin ayağının altına saklanmak için bir kuş gibi süzüldü yapraklar. sen gelirsin diye sarıya, yeşile, pembeye, mora boyandı bahar. ben seni çok seviyorum diye midir bilmem, ardından koşmayı bıraktı saatleri zamanın. beni sorarsan iyiyim, selam eder gözlerinden öperim.

***

prometheus ateşi çalmış tanrılardan, ben olsaydım senin için gökyüzünü bile çalardım. tarık gemileri yakmış, ben olsaydım denizleri yakardım senle arama girmesinler diye. fatih karadan yürütmüş gemileri, ben kanat takar uçururdum sana getireceklerse beni. battal gazi fethetmiş üç-beş kaleyi ne ki, ben fethederdim üç-beş galaksiyi. sevgilim, bir kahraman olsaydım tarihte, tüm kitaplar benden bahsederdi, sırf seni çok sevdim diye.

***

sen istanbul gibisin, gözlerin bir martı gibi süzülüyor denizlerime. sen kurtuba gibisin, gemileri yakıp gelmiştim kalbinin eşiğine. saraybosna’sın sen, hüzünlerden sonra mostar gibi doğarsın içime. kerbela’sın, susuzluğumda gelir su verirsin dudaklarının çeşmesinden. sen kudüs gibisin, tanklara fırlattığım taştır sana verdiğim güller, özgürlüğümsün sen. ah sensiz her şehir sodom ve gomore’dir bana, küllerine gömülürüm hasretinden.

***

sen ordasın ben burada, yani sen gündüzde ben gecede. sen gelince biter gece, havalanır kuşlar gökyüzüne. kırlangıçlar yemek götürür evine, doyar yavrular. sen gelince açar gelincikler, konar kelebekler üstüne, uzaklar kilometreden iner metreye. sen gelince dalgalar sessizce vurur sahile bebekler uyanmasın diye. trafik akar, kalabalık azalır, huzur çöker kente ve bir bahar mevsiminin şarkısı dolar içime. sen gelince gelirim ben kendime.

***

işgal planlarım ele geçirilmiş muhbir kuşlarca. siper alıp yanaklarına taarruza geçecekken dudaklarına, eldeki tek mühimmatı da kaptırdım yakamoz oldu sahildeki sulara. süngü diye gülleri alıp taarruza geçecekken, bulutlar toplaşıp durdurdular bu savaşı. gel razı ol sabah-akşam sana sarılmaya, bozmayalım aramızdaki barışı. aşkın sevr'i olmazmış, kazanan da kaybeden de bu barışta mutlu mesut yaşarmış.

***

gizemini çözdüm bu define haritasının, senmişsin meğer şifrelenilen içine. gözlerin inciymiş gözkapaklarının arasında ağladıkça büyüyen. saçlarına dizilirmiş elmaslar, yakutlar ay ışığında parlayan. tek taş gibi konmuş yüzüne burnun, aynalarda güzelliği ortaya çıkan. kaşıkçı elmasından daha değerlidir yanakçı elmasın. gamzelerinde saklıymış kaf dağının zümrütleri. kaldır ellerini bu bir soygundur, yanağından öpmeye geldim seni.

***

ihbar etmiş yaramaz kuşlar bizi. kelebekler olay yeri inceleme ekibi kurmuş, bir bir toplamışlar yanağından delilleri. arılar davacı olmuş, kalmadı bir damla bal çiçeklerde diye. ay ışığı şahitlik edecekmiş, olay gözümün önünde oldu diye. pencerenin önündeki menekşe savcılığa soyunmuş, koklamıyor artık kimse bizi diye. itiraf ediyorum hakim yıldız bey, öpüvermişim uyurken, dudaklarıma hakim olamadan.

***

neden durmaz kuşlar kırmızı ışıkta? hiç başını kaldırıp yeşil yanmış mı diye bakmaz kaplumbağalar sahile koşarken. karşıya geçerken hangi kelebek bakar sağına soluna? koşarken bir ceylan ne zaman söyler üstünden geçen kartala, fazla hız yapma! sıkıysa ceza kessin ormanların aslanı, radara yakalanmış bir kaplana. hangi gül bakar pembe rujum akmış mı diye aynaya? işte sevgilim böyle özgürüm ben de seninle, aşkın tüm yollarında.

***

ey doktor, gel de ruhumun dizine vur, kanatlanayım aşkın refleksiyle. gönlüme bir röntgen çekip baksan yaram var mı derinlerde. steteskopu dayayıp göğsüme, dinlesen bir ney gibi inleyen kalbimi. dertlerime devan varsa yaz reçetemi. 100 mg mutluluk, 100 mg huzur yaz ey doktor, yatılıya bırakma beni. kalırsam sadece yıldızları alırım refakatçi. hem ssk ödemez ise bunları, ödetir elbet güller bir buse ile beni bu derde salanı.

***

rabbim, düşer iken tutundum bir şefkatli yıldıza. dert gemisiyle açıldığım gönül okyanusunda yol gösterdi bana. ne zaman kırılsam, gözyaşlarını merhem etti iyileştirdi beni. yaralarımı öptü de kangren olmadan kesildim ayrılıktan. karşımda durdu da açıldı gözlerim, konuştu da işitti kulaklarım, tuttu da ellerimi hissettim kendimi. ben ki kanadını çırpsa bir kuş, açsa bir gül, senden bilirim. tüm bunlar bir rüyaysa küserim sana rabbim.

***

hava durumunu sundular sabah kuşlar. parçalı bulutlu imiş gözlerin, bir çocuk dizini kanatsa sağanak yağmur olurmuşsun. az güneşli imiş yanakların, gülümsediğinde açarmışsın ayçiçekleri gibi dünya tarlasında. ikindi zamanlarında gönül tarafından lodos esermiş deniz kokan teninde, akşamları ellerin ekside dudakların artıda imiş. ellerini ısıtsam sahillerde, dudağını değdirir misin sensizlikte üşüyen kalbime?

***

ben bir tek seni görmeye geldim dünyaya. uğramıştım bir güneş ışığı gibi, sabahları yağmurlarla bir çiğ damlasında saçlarına düştüm. akşamları bir ay ışığıyla yanağına değdim. merhaba dedim denizin kıyıyı okşayan dalgalarıyla, duydun mu bir çiçeği eline aldığında. işte geldim, işte gidiyorum, gönlündür benim tek evim. gördüm ya seni, değdi ta o kadar uzaklardan gelmeye dünyaya.

***

matematiği gözlerinden öğrendim ben. iki kere baktın, iki kere yandım; dört gözle bekledim sayılar evinde. türkçeyi dudakların öğretti bana. “seni” dedi, “seviyorum” dedim, sarıldım sana harfler diyarında. kimyayı öğrenemezdim ellerin olmasa. ısındım, çözüldüm, havaya karıştım ellerini tutunca. sınıfı geçtim mi söyleyemedi kuşlar. diplomayı sen versen bi öpüşle, kızarsa yanaklar.

***

üzülme, sen üzüldüğünde ağlar ırmaklar denizin kucağına yaslayıp başlarını. kaybolur turnalar evlerine giden yolda. üzülürsen, bal yerine gözyaşlarının tuzunu bulur arılar her kondukları çiçekte. parklarda bir çocuk kaybeder annesinin elini. üzülürsen güneşli havalar birden yağmura teslim eder kendini, ay bile saklar ışığını, geceleri yollar kararır. üzülme sevdiğim, üzülürsen göremem, yürüyemem, atmaz kalbim bile.

***

bir film olsam gönlünde vizyona çıkan. mısırını kuşlar getirse seni hayal ettiğim tarlalardan. biletini bir sevenin mektubunu taşıyan postacı getirse, içsen sonra sana özlem türküleri söylediğim ırmağın suyundan. başrolde bir menekşe, bir gelincik, bir de sen olsan. kaybolsak içimizin denizlerinde, gözlerin deniz feneri olsa. rekorlar kırsak aşklar gişesinde, iki kişilik bir biletle. bir film olsam, gönlünde hep vizyonda kalsam!

***

sen ve ben bayırlarda yarışan iki rüzgar gibiyiz. ben su kenarında bir ney olsam dertlerin ırmağı gibi ağlasam, sen bir kuğu olurdun gülüşüyle suda salınan. uçsuz bucaksız gökyüzünde iki uçurtma gibi dolaşır gözlerimde gözlerin, tutsam ellerinden bütün ovaları koşarak geçerim. güle serenat yapan bülbül bilmez, ben sana ne söylesem seni ne çok sevdiğimi bilirim.

***

bir varmış bir yokmuş diye anlatırlar seni çocuklara. devleri yenen prens kurtarırmış seni kötü cadının elinden. ta kaf dağında yaşarmışsın, incilerden yapılmış bir sarayda. elinde bir iğne, işlermişsin gökyüzüne yıldızları ince ince. ormanda kaybolsan, ceylanlar eşlik edermiş beni arayışına. ben ki binmişim atıma, sürerim bi gözlerine, bi saçlarına. bu masal bitse bitse gökten üç elma düşer, ikisi yanaklarına…

***

yıldızlardan düşerken tuttum ben senin ellerini. o yüzden gözlerin bir galaksiye bakar gibi bakıyor gözlerime. ben her gün karadeliklerde kaybolurken senin ışığınla buluyorum evrenin ortasında yönümü. sonsuzluktan bakıp da gördüğüm iki mavi gezegenmiş gözlerin. yıldızlar saçların gibi dağılmış göğün başına. ellerindir senin yüzümü okşayan rüzgarlar. güneş sensen, yıldız sensen, ay sensen bu alemde ben başka kimi sevsem.

***

bir kuş olsam da konsam bir buluta, saçlarını koklar gibi. baksam gözlerine salsam kendimi rüyalara, kucağında uyur gibi. bebeğini yıkayan bir anne gibi tutsam ellerinden narince, bir arının çiçeği öpmesi gibi. seni yazmaya mürekkep oldu da yetmedi denizler. bir tartıya koysam yine sen ağır çekersin, öbür kefede olsa da evren. sen bu dünyanın başına gelen en güzel şeysin, benim de kalbime düşüveren.

 

Adem Özbay

0 yorum:

Yorum Gönder

Sensiz kelimelerin sesi olduğun için teşekkürler...