git istersen sevgilim, bu yıldızları öyle boynu
bırak gökyüzünde. hiçbir kuş uçmasın artık akşam rüzgarlarında savrulan
saçlarının üstünde. git istersen, boğazıma takılsın aldığım her nefes, saçlarım
uzamasın, kızarmasın seni öptüğümde yanaklarım. git sevdiğim alıp başını,
açmasa da olur çiçekler, ay ışığında sarılmasa da olur sevenler. sen git
istersen, zaten yaşamamıştım ben, kalbimi kiralamıştı kan pompası niyetine bu
beden.
***
sen bir göl olsan, balık olup dolaşırdım
damarlarında sevgilim. bir gökyüzü olsan, yıldız olup saçlarına dizilirdim. bir
dut ağacı olsan, dallarında ipek böceği olur, dokurdum kendimi sana. bir deniz
olsan, gözlerinin içinde büyüyen bir inci olur, parlardım herkese. bir şarkı
olsan, nakaratın olur dudaklara ezberletirdim seni. sen aşkımın evreni, sevgimin haritası, gönlümün
sahili ve kalbim seni seven bir kum tanesi...
***
yusuf’un kuyusundayken fener olmuştun her
karanlık gecede. ferhat’ın azmiyle kazarken dağları, senin bakışlarınla
bilemiştim kazmamı. kaybolduğumda mecnun’un çöllerinde ayak izinden buldum
kendimi. kurbanda boynumu uzattım feda olayım diye. sana orucumu tuttum hiç
öpmeden seni dudaklarımla. zekat olarak verdim ömrümün kırkta birini sensiz yaşayarak. seni sevmenin 5 şartını
ezberliyorum, amel defterime adını yazarak.
***
sbs yds kpss en kolayıymış, kaldın mı en çok
koyanı aşkın imtihanıymış. doğru şıkkı bulmak milyonda bir ihtimalde saklıymış.
sıkısıysa sevmekten bir sınav hazırlasın ösym sevgilim, yine de kesin birinci
oluruz biz seninle. öğrenime başladık mı zaten aşkın üniversitesinde,
mezuniyeti rektör değil memur verir belediye başkanından aldığı yetkiyle. gel sevgilim, hazırlanmaya
başlayalım şimdiden leyla ile mecnunun dershanesinde…
***
seni ilk gördüğümde katlim vacip oldu aşkın
celladınca. nefesimi kaybettim ilk kez dudağım değdiğinde yanağına. kefen diye
sarıldım kucağına, mezar bilip uzandım kollarına. salamı kuşlar verdi, cenazemi
çiçekler kıldı hiç secdeye varmadan. kırkımda şerbetinden tattım ağzının. kolay
geçti sevmekten doğan hesabım. kalbimin
sağından verildi kitabım. sevdiğimde seni sevgilim öldüm, ikiden bire düştük
senle biz.
***
sevgilim, gel seninle bi koalisyon kuralım. verip
bir gensoru ayrılık hükümetini düşürelim iktidardan. kalbimizi başbakan yapıp
ellerimizi kavuşturma bakanı atayalım. gözler içişlerine baksın, yanaklar imar
ve iskana, yerleşelim gönül konutumuza. anayasayı değiştirelim ve
değiştirilemez ilk maddesi “seni seviyorum” olsun. dudak açılımı yapalım her gensoruda, ilelebet yaşayalım
aşk cumhuriyetinin bağımsız topraklarında.
***
çok acı çekiyorum; çünkü
yıldızlardan düşmüş gibi yaşıyorum hayatı. ayağımı nereye koysam altında sonsuz
bir boşluk varmış gibi ürperiyorum her nefes aldığımda. ne kadar büyük deseler
de gökyüzüne, sığamıyorum bir türlü içine. hangi dalı tutsam sanki kırılacak,
hangi şarkıyı söylesem sanki susacak notaları.
düşsem kaldıramayacak hiç kimse düştüğüm yerden, dalsam uykuya biliyorum kabus
olacak en güzel rüyalar. çok acı çekiyorum; çünkü yaşamanın kendisiymiş en çok
acı veren. gelmezmiş hiçbir zaman bir kere bile giden. anladım, kesilen göbeğin
değil, kalbin bağıymış doğar doğmaz. belki bu yüzden yabancı kaldım yaşamaya.
burun kemiğimdeki et gibi güçlük çıkartıyor bedenim bana. mıknatıs gibi çekiyor
tüm acıları bir bir. biliyorum, bu hayatın adalet terazisinde ayarsızlık var ne
zaman tartsam kalbimi. çok acı çekiyorum; çünkü yaşıyorum. acılarımı sevmeyi
öğreneceğim bir gün elbet. ve kaldırıp başımı gökyüzüne doğru; “hayat”
diyeceğim, “ey hayat, nerde kalmıştık haydi barışalım biz senle ikimiz...”
***
senin için ne yapsam bilemem sevgilim. çöllere mi
atsam kendimi, mecnun gibi derbeder yaşaşam. kerem gibi alıp elime kazmayı bir
tünel de ben mi açsam bolu dağına. robin hood gibi mesken mi tutsam ormanları,
devirsem bir okla aşkın düşmanlarını. romeo gibi içsem zehirleri bir dikişte.
kalbim söyler bana, “reklam yapmış onlar,
sen sadece sev bir ömür, en büyük meziyet budur aşkın kitabında…”
***
ne kadar çok bekledim seni, çölde suyu bekleyen
kumlar gibi kavruldum hasretinden. soğuk kış gecelerinde sobası yanmayan bir
çocuğun güneşi beklemesi gibi bekledim, ayrılığın acısında tir tir titreyerek.
idamlıkların yağlı ilmiği boynuna geçirip son sözünü söylemesi gibi seslendim
sana. çocuğunu kaybetmiş bir annenin gözyaşlarını
içer gibi içtim sensizlikte nefesimi. çok bekledim seni sevgilim, neden bu
kadar geciktin?
***
sevgilim, ikimiz bir çiçek olsak senle biz…
papatya olsak, torpil geçsek sevenlere, kim fal tutsa bizde, seviyor çıksa. bir
gül olsak, mest olsa kim koklasa, sunulsak sevenlerin ailelerine tanışma
ziyaretinde. bir menekşe olsak, pencereden süzülen kızların sevdiklerine
söylesek çok sevildiklerini. kardelen olsak,
üşüyenler ısınsa… gelincik olsak, kaybolanlar neşelense. gel çiçek olalım,
sarmaşık gibi dolanalım.
***
vekalet versem kuşlara, öptürür müsün yanağından
benim adıma? kuşlar dolaşırsa başının üstünde bil ki hasretim gelip dayanmıştır
kapıma. bu kuşlar göçüp gider dersen, bi vekalet de çıkarırım yağmurlar adına.
yanağını uzat pencerenden, gülümse bir de damlalar yanağına düştüğünde. dersen
“bu işin vekaleti olmaz, isterim direkt senden”;
ben de hemen aşk köyünün muhtarından nakil ettiririm kendimi sana…
***
üzüldün mü bir kuş kanadını incitti diye? ıslandı
mı gözlerin bir kedicik annesiz kaldı diye? incindi mi gönlün bir gülün dalı
kırıldı diye? ah mı ettin denize bir taş atıldı diye? ağlar mısın ceylan
yavrusu su içemedi aslandan korkunca belgesellerde? sevgilim, yıldızlı bir
gecede hasretle öperim, merhametli kalbine selam ederim.
***
kalbim seni ne kadar da özledi bir bilsen. bir
kuş gibi kanatlanıp uçasım geldi sana aniden. kondurup yanağına bi öpücük,
serinleteyim diyorum içimden hiçbi kötülük geçirmeden. sarılsam sonra
serinliğine ortak olmak için. bu sıcaklar da olmasa nasıl kavuşuruz seninle biz
sevgilim?
***
yağmasa da beklenen yağmur gibi bekle beni
sevgilim. gelmemişsem bir güneşe takılmıştır kanatlarım, bir çiçekte
uyuyakalmışımdır, bir buluta sermişimdir yorganımı. göremese de görecekmiş gibi
bir ölüyü beklercesine bekle beni sevgilim. toprağın kucağında hasretini
besleyen ağaç köklerinden gelirim sana. ısırdığın bir elmada, saçlarına taktığın bir sarı gülde bul beni.
gelemesem de bekle beni sevgilim!
***
sevgilim, bir şey söyleyeyim sana ama sakın
kimselere duyurma. hem kuşların hem
yıldızların nazarı değer sonra. sessiz sakindirler diye aldanma, kıskanır da
yakamozlar su sıçratırlar eteğine yürürken yanımda. kiraz çiçekleri dökülüyorsa
saçlarına, bil ki dayanamamıştır tatlılığına. isyan etse de dünyadaki tüm
aşıklar yine de ben seni seviyorum diye söylerim. çatlasınlar hasetlerinden
bize laf eden yıldızlar, kuşlar, çiçekler...
***
sen gidince yaprağını dökmüş ağaç gibi üşüyorum
ayazda, kurumuş bir nehirde çırpınan bir balık gibi kalıyorum dünyanın
ortasında. heyelanda eteği sökülmüş bir dağ gibi boynu bükük kalırım bulutların
altında. sen yokken, tuzu eksik yemeğe mahkum dedeler gibi içime çekemiyorum keyfimce
şu havanın oksijenini. sen gidince, kanadı
kırık bir kuş gibi düşerim toprağa, mezar olur yaşamak bana. gidersen sakın
beni de almayı unutma!
***
sen beni öptün ya, şimdi hiç yıkar mıyım ömrümce
dudaklarının değdiği yeri, tuttuğun elimi. yürüdüğümüz sahilin denizini
sahiplendim kaçak göçek, martılar soğ olsun bekliyorlar kapmasın diye başka bi
aşık. gitmesin burnumdan saçlarının kokusu diye uzatmıyorum elimi
misafirlikteki hiçbir kolonyaya. şimdi pazarlık yapıyorum sürünün bütün tüylerini kapatmak için kazların
patronuyla, sırf kocayalım diye seninle bir yastıkta.
***
seni ilk gördüğümde derin bir “ah” çektim sonuna
ünlem koyarak. kendime gelene kadar virgülle ayırdım gözlerimi gözlerinden. üç
nokta koyup tuttum ellerinden, yazıldım hiç sonu gelmeyecek bir kitaba,
hikayenin kahramanıyım diyerek. aşkımıza parantez açıp dudakların ve
yanaklarınla, sonra da üst üste iki nokta mı olsak seninle. bu işe bir nokta lazım demeden, gel ezberleyelim tüm
noktalama işaretlerini hiç üşenmeden.
***
sevgilim sen üzüleceksin diye siliyorum her sabah
3. sayfasını tüm gazetelerin.
zaten denizin canı acır diye taş da sektiremiyorum
seni sevdikten beridir. bir kuşun kanadına değer diye kağıt uçak bile
uçurmuyorum göğe. hangi çiçeğe el atsam koparmak için, korkuyorum sonra beni sana şikayet ederler insafsız diye. seni sevdiğim günden
beridir ne TEMA ne KIZILAY kesiyor beni, oldum sanki bu dünyanın sevgi delisi.
***
seni severek öğrendim
alfabeyi, a'dan z'ye saydım ne kadar harf varsa sana seslenirken. 1'den sonsuza
kadar saydım seni öperken. pekiştireyim diye sayı bilgimi, 1 olduk seninleyken,
0 oldum sensizken. deney niyetine ellerinin sıcaklığını ölçtüm tutarken,
bıraktığımda eksiye düştüm. köyü muhtar ve ihtiyar heyeti yönetirmiş, kalbimi sen. hayat bilgisi dersinde hayatım sensin,
bilgim sen, gelip sarılsan da beni mezun etsen.
***
seni sevmeye bu kadar geciktiğim için özür
dilerim sevgilim. bilseydim yalnız başına kaldığını bu dünyada daha erken
gelirdim. kırmızı ışıklarda durmazdım, eğleşmezdim kuşlarla, kimse ile
oyalanmazdım. iki elim kanda da olsa gelirdim, nefesimi bile tutardım seni
bulana kadar. gel bir telafi dersi koyalım aşkımıza, sabah akşam kaldıralım
yanaklarını yazılıya.
***
en büyük iyilik bu dünyada sevmeyi paylaşmakmış,
seni sevince anladım. çiçeklerin ibadetiymiş sevenlere sunulmak, sana güller
aldığımda bildim. kalbin orucuymuş senden ayrı kalmak, hasretini çekerken
öğrendim. beni sevdiğin için allah razı olsun sevgilim senden, kuşlar söyler
hep birden: “ecmain.”
***
ben seni sevemem ki sevgilim. seversem bir ana
yüreği gibi severim, yanar kavrulurum sen her üzüldüğünde. bir kuş gibi
severim, yoksan sabah yanımda düşerim yuvamdan. bir çiçek gibi severim, bir gün
unutsan öpmeyi solar giderim. gökyüzü gibi severim seni, ağlarım yeryüzüne
azcık özledim mi. gel anlaşalım seveceksek birbirimizi, hiç bırakmayım
ellerimizi.
***
sevgilim yok mu bizim aşkın molası? söylemiyorum
sana ama yanağını sevsem çiçekler çatlıyor hasetinden. öpsem bir kere dudağını,
kimse bulamıyor bulutlara saklanan dolunayı. canım desem canı sıkılıyor ne
kadar canlı varsa dünyada. okşasam saçlarını, açılmıyor inadına tavus kuşları.
işte böyle gladyatörler gibi savaşıyorum
onlarla, cesaret versin diye şu öpücüklerin sayısını bi artırsana…
***
uyurken içimde bir telaşla öpüyorum seni
yazılıdan kopya çeken öğrenci gibi. elini tutunca ürkek bir serçeyim; sobaya
eli değmiş bir bebeğin annesi gibi pır pır eder yüreğim. sana ne zaman iki
kelam etmek istesem, kuş olup uçup gidiyor dilim. halim pek hayra alamet değil
biliyorum sevgilim. atarsa bir gün kalbim alıp başımı sana gelirim. bu derdi
biraz da sana çektiririm.
***
bak seni bi severim, mecnun bile çeker gider
efsanelerden, ne leyla kalır ne aslı, kaldırırsın birincilik kupasını. bi
severim dünya etrafında döner, bi öperim yanaklarında güller biter. bak seni bi
severim sevgilim, ömür biter azrail gelir eli boş gider. korkarım bizden sebep
kıyamet de güme gider!
***
seni ne kadar sevdiğimi söyleyeyim mi sana? hani
derler ya; denizdeki kumlar kadar… oysaki benim sevgim onları ona katlar. hem
derler ya kucak dolusu, bende senin sevgin evren dolusu. seni sevmeme ne
sayılar yeter, ne harfler kifayet eder. hadi söyleyeyim bari ne kadar çok
sevdiğimi. seviyorum işte doyasıya seni, var mı ondan ötesi?
***
bugün bayram, seviniyor çocuklar. bana sorsalar
tek bayram var: sana kavuşmak. işte o zaman tatil olur kuşlara, uçarlar
gönüllerinde neresi varsa. çiçekler sıraya girer, sallanırlar esen rüzgarla
ritim tutup bir oraya bir buraya. yıldızlar bayrak olup dizilirler göğün ta
ucuna. Bir tek ben sevinsem de senin bayramına sevgilim, sen sen ol bayram diye tatil verme sakın dudaklarına,
yanaklarına.
***
seni sevince öğrendim kendimi. sen denizimdin,
ben senin sahilin. güldüğünde yükselir sular, üzüldüğünde alçaktan uçar kuşlar.
med-cezir gibi dudaklarımız öpüşlerin kıyılarında dolaşır dururlar. ve sen
tadımsın bir çiçek olsam, tuzumsun okyanuslara karışsam. dünya bir derya imiş,
balık gibi yaşamışım sensiz. oksijeni senmişsin
kalbimin, gözlerinin oltasına tutulunca öğrendim.
***
sen üzülme sevdiğim, sen üzülünce kokmuyor
çiçekler, gönlünü açmıyor bahar dünyanın. üzüldüğünde balıklar suda boğuluyor,
kuşlar gökten düşüyor. sen üzüldün diyedir kiraz ağaçlarının suratını asması,
sellerin depremlerin dünyayı sarması. üzüldüğünde ne güneş doğar vaktinde, ne
kelebekler konar menekşelere. dünya dönmez seni üzgün görünce, bu yürek dayanmaz seni azcık hüzünlü
görse. Ben ki sen üzülme diye ölürüm bile bile.
***
seni sevmeyecektim ben, geçerken uğradığım
dünyada iki nefes alımı kalıp göçecektim yıldızlara. şimdi seni sevdim diye
nerdeyse kazık çaktım dünyaya. gülmeyecektim acıların yüreğimi dağladığı bu
zamanda. şimdi seni sevdim diye yapışıp kaldı bir gülümseme yüzümün ortasında.
ne çiçeklere ne de güzel şarkılara heves edecektim seni sevmeseydim. seni sevdim ya sevgilim, feleğim
şaştı, şimdi yaşamaktan başka kaçarım kalmadı.
***
bir kuş olup göçüp gitseydim saçlarının kokusunu
taşıyan rüzgarla, yine sever miydin beni her baharda gökyüzünün altında? bir
yıldız olsaydım, her gece pencerende parlasaydım uyurken yanaklarından öperek,
yine sever miydin en parlak yıldızım diyerek. bir kelebek olsam konsam
ellerine, dokunmaktan korkar gibi sever miydin gezerken bahçelerde. sever miydin sevgilim beni, aşkından
taş kesilip dikilip dursam yolunun üstünde.
***
en çok seni sevdiğime memnun oldum bu dünyada.
sırf güzel gülüşün için binlerce teşekkür ederim yaratıcıya. gelip de sana
sarılmadan yatmak vardı mezara, bundan daha büyük azap mı olur bendeniz kula?
düşünsene, çiçekleri nasıl bilirdim kokun olmasa? ne işe yarardı güneş tenini
aydınlatmasa? öpmeseydim seni nerden bilirdim dudaklarımın da bir canı olduğunu? büyük aşıklığı
versinler mecnuna, razıyım ben sadece sana.
Adem Özbay
0 yorum:
Yorum Gönder
Sensiz kelimelerin sesi olduğun için teşekkürler...