Copyright © Sensiz Kelimeler Sözlüğü
Design by Dzignine

AşkBritanika


 

sana kaydettirmek için kendimi başvurdum bugün gönlünün idaresine. fotoğrafımı istediler illaki olacak el ele. “ikametin neresi” dediler, dedim iltica ediyorum ya sevdiğimin kalbine. ben işim çabuk olsun diye bir öpücük rüşvet vereyim dedim, senin yanaklar bugün git yarın gel dediler, nasıl olsa harcı vergisi için ömür boyu öpersin. gel bu işi fazla uzatmayalım, ömür boyu mutluluğa anlaşalım.

***

sen gel diye haber saldım rüzgarla, gelip söyledi mi kulağına? özledim dedim ay ışığına, giderim dedi, uyurken değerim yanağına. denize düştü iki damla gözyaşım, tüm kuşlar havalanıp koyuldular yola hasretimi şakımaya. yıldızlar
haber alınca derdimi, plan yapmışlar ben koklayayım diye düşeceklermiş saçlarına. özledim diyorum, gel diyorum işte sana, gelmeye gönlüm yok
deyip de yüzümü kara çıkartma tüm dünyaya.

***

gittiğinde omurga kemiğim düşüverdi yere, yine de bir ağaç gibi yüzümü kaldırarak yaşadım evrende. gözlerim senle gitti, nereye baksam üşüdü bakışlarım. sesini duymak için eğildim toprağa, ağlaşan çiçekler yoldaş oldu canıma. gitmenle yıldızların düşmesi bir oldu, açmadı menekşeler, kokmadı karanfiller. gittiğinde düştüm, üstüm başım yalnızlığa bulandı, temizlemeye kalmadı mecalim. gittin ya gülüm, işte budur ölümüm.

***

sanma ki bir gün seni sevmekten vazgeçerim. güneş doğmazsa bir gün olur dediğin, ay parlamazsa gece vakti. denizlerde su kalmasa unuturum belki, gökyüzünden yağmur yerine taş yağarsa… bahar gelince açmazsa çiçekler gidebilirim belki solmazsa yapraklar... bu yıldızlardan bir tane kalmazsa gökte, küserim sana kuşlar uçmayı unutursa… sevgilim, sanma ki seni sevmekten vazgeçerim; unutturacaksa ölüm, buluşma günü azrail’i bile ekerim.

***

taammüden cinayetten arıyormuş dedektifler beni. acımasız bir katilmişim psikolojik tahlilimde. hatta bir seri katil edası görmüşler aşki tıp uzmanları son cinayetlerimde. ne zalimliğimi bırakmışlar ne gaddarlığımı… kıstırmışım bir bahçede, kaçamamış elimden, doğramışım resmen serinkanlı bir şekilde, maktulleri tanırmışım hem de. itiraf ediyorum işte! evet, gülleri kopardım senin için, gerekirse girer yatarım hakimim.

***

senden bir ev yaptım kendime. dudakların elektrik düğmesi, öpünce açılır gözlerinin ampulleri, aydınlanır evimiz. saçların dağılınca odanın içine, bilirim ki karanlık çökmüştür yanıbaşıma. uykum gelip sırnaşınca sarılırım ben de sana, olur omzun yastığım, kucağın yatağım. güzel koksun diye nefesinden salarım evin her yanına, akasya kokuları dolar dört bir yana. sevdiğim, bu evde kiracı değilim, evin tapusunu da acilen isterim.

***

“a” dedim “alfabeyi” öğrendim senden, “n” dedim “neden” yaşar insan bu fani dünyada, bildim. “n” dedim tekrar peşinden, “nasıl” sevilir öğrendim senden. “e” dediysem “evvelim” sendin, ahirim sensin, kalbimdedir senin evin. “m” diyerek “meleğim” diyorum sana anlasana. “annem” demekmiş en güzel kelime, yaşayıp da sevince anladım bunu. seni seviyorum anne, tıpkı seni seven melekler gibi…

***

tatil ettim bugün kendimi sana. yoksa yedi gün yirmi dört saat bağımlı olmuşum anlasana. sabah sende uyanıyorum, akşam senle sarılıyorum geceye. hafta içi beş gün özlüyorum seni, hafta sonunda da hasretim sana. yirmi dört saat sana diye dönüyorum kuzeye güneye batıya doğuya. bir de ek mesai yapıyorum uykuya, rüyaya, hayale dalınca. söyledim rabbime, üç-beş gün resmi tatil versin bana, yoksa seni sevmekten uğrayacağım helaka.

***

çaycı bir çay ver, dudak payı bırak öpeyim onun içtiği yerden. şeker falan getirme, bala döner zaten o dudağını değdirse. sakın çok sıcak olmasın, bizim ateşimiz var zaten. bittikçe tazele sen, bu canı çıkasıca bahar hep böyle yapar: bir bardak çayda bile seni anar. söyleyin yaza çabuk gelsin, o gelmezse yarim gelsin.

***

seviyorum valla seni. bedava dakika veren telefon hattı gibi sen bi dakka sev, ben her yöne bin dakika seveyim seni. tüm lekeleri çıkaran deterjan gibi öpücük lekesi bırakmam, geçerim tüm sevme testlerini. yirmi dokuz kupona verilen promosyon neymiş, çekilişsiz kurasız veriyorum sana kendimi. tüm piyangolarda sana oynadım, çıkmasa da beş kuruşluk ikramiye, sen varken üzülmem hiçbir şeye.

***

nefesimi ne kadar tutarım diye merak ettim, öptüm seni ve tuttum nefesimi. o gün bugündür kestim oksijenle ilişkimi. nabzımı ölç diye aldın ya bileğimi eline, ta o zamandan beridir unuttum kalbim nerde. ateşime bakmak için alnıma değdin ya, o günden beri sadece sen varsın termometrenin cıvasında. ben hep sen olmuşum, sevdiğim bu böyle gitmez; bende bu aşk varken, ölecem desem azrail bile gelmez.

***

seni ne kadar özledim bir bilsen! fırtınalı havalarda nasıl da durulurdum kucağına yaslandığımda. bir ömrü yaşar gibiydik senle sabahtan akşama. her düştüğümde kanardı dizlerim, sen öperdin, biterdi dertlerim. işte şimdi; hiç kimsenin etkisi altında kalmadan, kendi isteğimle özlüyorum seni. sizler de şahitlik ediyor musunuz ellerim, gözlerim, dudaklarım? evet, kalbimin bana verdiği yetkiye dayanarak ilan ediyorum: “seni özlüyorum.”

***

sen misin ibrahim gibi ateşlere atıldığımda serin dudaklarıyla öpen beni? kabuslardan kurtulmak için çırpınırken, elimden tutup çıkaran denizlerden, sen misin? özlediğimde tuz yerine hasret şerbeti koyup gözlerime, ağladıkça tatlı tatlı yağan kalbime, sen misin? sırf senden gelecek üç-beş satıra kulak kabartsınlar diye telgrafın direklerine dizdim kuşları, “stop” sen misin? sensin bilirim, beni sevdiğin için teşekkür ederim.

***

apar topar gözaltına aldılar beni, suçum öpmekmiş meğer seni kimseye belli etmeden. gelip takmazlar mı ellerime papatyalardan bir kelepçe! sırf meraktan seviyor mu diye, koparmışım onları boş yere. bir yudum su yok dediler, dolaştığım için sahillerde tutup elinden. bir de gömmüşüm kalbime, güllerden büyük bir cephane. anlaşıldı, bir müebbet aşk beni bekler, aşkın ergenekonu’nda bir numara olduğumu kim ispiyon eder.

***

küsmüşsün ya sen bana, geldi menekşeler koklaştığımız ağacın altına, barıştıracaklarmış bizi işbirliği yapıp kuşlarla. yoksa gökyüzü durmadan gözyaşı dökecekmiş, dünyayı basacakmış sel, tufan… balıklar firar edeceklermiş denizlerden, tuzu kalacakmış bir tek martılara. kokmayacakmış karanfiller, ayrılığımızın inadına. ne kadar dediysem de dinletemedim, bizim küsmemiz barışma numarasıyla daha çok sarılmak içindir diye.

***

sen uzaktasın ya, sorsan bana köşedeki bakkal bile antarktika. mutfağa gideceğim desem, bil ki kaybolmuşum otobanda. düşünüyorum da yanındayken bu yıldızlar avucumda da, şimdi neden ta göğün öbür ucunda? ah sevdiğim, bir gelsen, kucaklasan sanki eyfel’in altındayız, pizza kulesinin yanında. çatıya çıksam sanırım everest’e tırmandım. parkta yürüsek el ele, varmışım ekvator çizgisine. işte böyle seni sevdim diye, dünya döndü bir gül demetine.

***

tersten yaşasaydım hayatı, sana nasıl seslenirdim: “muroyivesines” yarasalar gibi dururdum hep baş aşağı, sinan’ın lalesi gibi tersten süslerdim dünyayı. sana gelirken giyiyorsam hep kazağı tersinden, tıpkı yazmak gibi aşkı arapçadaki gibi tersten. biz iki ters açı gibi oluruz bu hayattın geometrisinde, toplayamaz iç açılarımızın toplamını hesap makinesi bile. çözdüm formülü sevgilim, sen ayna olursan düzelirim aşkın denkleminde.

***

sakın söyleme kimseye seni sevdiğimi. gökkuşağı kıskanır da sonra saklar yedi rengini. bülbüller unutur serenat yapmayı, güller şaşırır hangi renk elbise giyeceğini. yerçekiminin sözü geçmez düşen damlalara, karın ağarmış saçları yayılmaz toprağa. sakın söyleme sevgilim, gök gürlemez korkmaz çocuklar uykusunda, uyanmaz kimse kabustan bi elham bi nasla. illa söyleyeceksen gel kalbime fısılda. dünya işlerini karıştırma aşkımıza.


Adem Özbay

0 yorum:

Yorum Gönder

Sensiz kelimelerin sesi olduğun için teşekkürler...