Copyright © Sensiz Kelimeler Sözlüğü
Design by Dzignine

Aşk sendin, şimdi aşk kendi oldu...

“Yaş 35, yolun yarısı eder” diyen Tarancı bunu anlayarak mı yazdı, yoksa 35 en güzel kafiyeye uyan sayı olduğu için mi bilmiyorum. Bildiğim 35 yaşıma geldiğim şu günlerde gökyüzünü daha çok seviyor olduğum. Hayatı daha çok ciddiye aldığım ve seni sevmekten pişman olmadığım. Bunları bilmek için bu uzun süreçten geçmek, acılar çekmek, yalnız kalmak ve gözyaşı dökmek her insanoğlu içi farzmış.
Ve aşk. Aşk seni seviyorum. Sen olmadan ben sevdiğim bu kızı bilemezdim, sarılamazdım, öpemezdim, özleyemezdim. Sen sağol emi, varol, çok yaşa. Bir diktatör gibi hayatımıza hükmet. Kalbimizi zorla yönet. Sensiz yaşamanın ve ölmenin ne alamı var. Allahsız bir İslam ne işe yarar, ya da Muhammedsiz. Sende böylesin işte, hayatımızı tamamlayan, bizi adam eden, kalbimizi sabitleyen.
Aşka gitmek biraz ölmekmiş. Aşka gittiyseniz son nefesinize kadar orada kalmak zorundasınızdır. Gidişiniz gönülsüz olabilir ama gönlünüzü koyup da gelmek isteseniz yine orda kalırsınız. 
Aşka gitmek başlı başına bir mutlulukmuş. Aşk insanı adam eden, kalpleri pişiren bir fırınmış. Biz aşkı hep Aliyle, Ahmetle, Ayşeyle Fatmayla özdeştiriyoruz. Oysaki aşkın tek bir adı vardır, o da yine kendi harfleriyle yazılan ‘aşk’tır. Aşka gidebilmek, onun evreninde yaşayabilmek insanın varlığının anlamını bulmasıdır. Binlerce yıldır filozofların hayatının anlamını aramalarının ve bulamamalarının tek sebebi yüzlerini dönüp aşka bakmamalarıdır.










Aşk tüm hastalıklarını tedavi eden bir iyileştiricidir. İnsanın kalbi içimizdeki iyi ve kötü damarlara aşk ile götürür bu duyguları. Biz iyiden yana kullanırsak hakkımızı, her daim daha mutlu daha huzurlu yaşayabiliriz bu hayatı. Yoksa aşk bir felaketin, bir yıkımın, bir trajedinin habercisi değildir, olmamalıdır da. Eğer aşkı yaşayabildiysek sırf bunun güzelliğini tadabilmekten dolayı ayrılık hüznünü sokmamalıyız gönül evimize.
Aşka gitmeye korkmayalım. Yaralanmaya da, kırılmaya da, parçalanmaya da. Aşk kalbi cam halinden çıkarıp bir kuşa çevirir. Cam düşer kırılır, kuş düşerse bile uçar. O kuşun içimizde dolanması ne güzeldir. Kanatlarını çırptıkça içimizden serinlikler yayılır yine içimizin dört bir yanına.
Ben aşka gittim. Seni izledim. Sen sev dedin, sevdim. Öp dedin, öptüm. Sarıl dedin, sarıldım. Git dedin, gittim. Sen demeseydin ben bunların hiçbirini yapmazdım. Bana bulut ol deseydin, olup uçardım her rüzgârla, çiçek ol deseydin, olup kokardım her baharda…
Son sözümü mü merak ediyorsun, söyleyeyim o zaman: Aşk sendin, şimdi aşk kendi oldu.


***

Son bir not daha:
Senden sonra ayaklarımın altına, kapıdan yatak odasına kadar gül yaprakları seren hiç olmadı. Ya da kalın keçeli kalemlerle “Seni seviyorum” diye evin tüm duvarlarına yazan... Bunu bil istedim.
Ve teşekkür etmek istiyorum. Geç kalmış ama içinde okkalı bir müteşekkirlik olan bir teşekkürler.
Teşekkür ederim beni sevdiğin için.




Adem Özbay

0 yorum:

Yorum Gönder

Sensiz kelimelerin sesi olduğun için teşekkürler...