Bir önceki mektubumda sana güzel haberlerimi anlatacağım
deyip birincide kalmışım sonra farkettim. Devamını yazmaya da ancak vakit
bulabildim. İşte ikincisi:
Hazırladığımız reklam dergisinin bağlı olduğu ajans
yurtdışında çok satan bir çocuk dergisini Türkiye’ye getirdi. Dergi bir
karakterin dergisi ve yerli kanallarımızda çizgi filmi bir süredir
yayınlanıyordu. Yavaş yavaş kitlesi oluşunca dergisinin de iş yapacağını
düşündüler. Güzel haber bu değil tabiki, editörü olarak seçildim. Nihayet
sevdiğim bir işi gönlümce yapabileceğim. Hazırlıklarına başladık ve önümüzdeki
ay ilk sayısı bayilerde olacak.
Yine güzel haberlerden bir tanesi nihayet araba alıyorum.
Hep hayalimde olan Mini Couper’in yarısına yakın nakitini topladım, kalanı
banka kredisi ile alıyorum. Pek banka, kredi işlerine bulaşmak istemesemde insanın
hayalleri için bazen gözü kara olması gerekiyor. Bu senden öğrendiğim bir
cesaret hapı.
Ayrıca kardeşim güzel bir iş buldu. Artık ayakları üzerine
durmayı becerebiliyor. Onu çok sevdiğini biliyorum. Sen de duysaydın eminim çok
sevinirdin.
Nihayet çok uzun bir aradan sonra pazarları sıcak mısır
ekmekli ve taze kaymaklı kahvaltılara geri dönebildim. Senle yaptığımız o güzel
kahvaltıları tekrarlamak bende acıları depreştiren bir durumken artık mısır
ekmeğinin kokusunu alabiliyorum, kaymağın tadını...
Ara sıra seni haberlerini okuyorum. Facebook sayfandaki
paylaşımlarına bakıyorum. Senin gittikçe daha içten yazabildiğini görüyorum.
Daha sıcak işler yapıyorsun. Reklamların, slagonların yüreğe dokunan işler.
Önceden şok eden, sarsan işler yapardın. Bu değişiminin nerden kaynaklandığını
bilmiyorum. Belki de benim yaşadığım bu dönüşümün bir benzerini de sen
yaşamışsındır.
Katılır mısın bilmem, ama sanki biz birbirimizi iyileştiren
iki yaraydık.
Yaraların izi kalması kötü değildir, eğer sana iyileştiğini
hatırlatıyorsa!
Adem Özbay
0 yorum:
Yorum Gönder
Sensiz kelimelerin sesi olduğun için teşekkürler...