Copyright © Sensiz Kelimeler Sözlüğü
Design by Dzignine

Sevmek tutkuyla başlayıp merhametle devam edip arkadaşlık

Kusura bakma bir süredir yazamıyorum. Nedeni güzel haberler. İhtiyacım olan güzel habeler. Bunları senle paylaşırsam kendimi daha da iyi hissedeceğim. Senin bunları hiç okumasan bilmesen bile, sanki sen okuyormuşcasına yazmak, sana kandimden bahsetmek o kadar güzel ki.
Güzel haberler demiştim, işte birincisi.
Bir Avrupa Birliği projesiyle Paris’e gittim. Türkiyeyi Avrupalı meslekdaşlarımıza anlatmak için bir sergi hazırladık. “Türkiyeli Gözüyle Türkiye” Benim daha önce sanat galarilerinde katolog hazırladığımı bilen Reklamcılar derneği serginin organizasyonunda benide görevlendirdi. Bende işin içinde Paris olunca tabiki kaçırmadın. 10 gün Türkiye hazırlığı sonra 10 gün Paris harika geldi bana.
Paris ve Eyfel’le yüzleşirken senin bana Eyfel’in posta merkezinden attığın kartın bir benzerini aradım. Bulabilsem kendime bir kart atacaktım Eyfel’den ama bulamadım. Sonra yağmurlu bir Eyfel manzarasından kendime kart attım. Karta da ‘Paris’e geldim ama malasef Ramazan’ı kaçırdım:)’ diye notumuda düştüm. Zira senin daha sonra Paris’ten yazdığın bir şiirini Facebook sayfanda yayınladığını görmüştüm. Ve orda ne kadar çok ikimizden birşeyler vardı:
“Hani bir şiir yazacaktın güzel kız bana,
Bir papatya gibi sevdiğini sevdiğini sevdiğini söyleyen durmadan,
Çatıdan çatıya atlayan bir kedi kadar arsız olacaktı kelimelerin,
Pijamasıyla namaza duracak kadar Allahla haşir neşir dedem gibi,
Adamım diyecekti nerdesin bu kadar zamandır.
Hani bir şarkı söyleyecektin bana güzel kız,
Ferdi Tayfur kadar titreyecekti sesimiz çeşmeye varamadan,
Yağmur yağacaktı ıslanacaktık hiç şemsiye aramadan,
Her dilde seni seviyorum diyecektik en çok gözlerin dilinde,
Dudakların, yanakların, karyolanın, yastığın, yorganın.
Hani Paris’e gelecektin güzel kız,
Eyfel’de iftar yapacaktık alarmını kurupta iphonumuzun,
Sonra bütün müzelerini gezecektik senin kadar güzeli geçmişmi tarihten diye,
Mona Lisa derler şimdi bu şiiri okuyanlar,
Gördüm ben ikinizi de, sen daha güzeldin, ederim ekmek çarpsın diye büyük yeminide.
Hani bana bir gülücük verecektin güzel kız,
Kara tahtada ‘Ali gel’ diyen öğretmenimiz kadar masum,
Sırf onun için adım Ali olsun isterdim, geleyim diye ona,
Lakin ‘badem’ general gibi dikilip duruyor adımın yanıbaşında.
Bana yazmadığın şiir için güzel kız,
Söylemediğin şarkı için güzel kız,
Gelmediğin Paris için güzel kız,
Vermediğin öpücük için güzel kız,
Şimdi soğan soyuyorum, anam ağladı diye tasvirim olsun bu âlemde.”
 
Ağlamak için soğan soğmaya ihtiyaç bırakmayan bir geçmişimiz oldu seninle. Ne zaman hatırlasam bazı günlerimi, ağlamak kendiliğinden gerçekleşen bir eylem oldu. Sanki gözyaşlarım alışkanlık yaptı ve ağlamayı refleks haline getirdim.
Sen ağlıyormusun hala! Eskiden siyah beyaz Türk filmlerinde gözlerin nemlenir, bazen yaşlar akıp giderdi. Sen utanır saklardın, gözlüğünü temizler gibi yapıp gözyaşlarınıda silerdin. Bir erkeğin ağladığını görmek ilginç bir deneyim kadın için. Erkekler ağlamaz dediklerinden değil erkeklerin müthiş egolarının yerle bir olduğunu görmekten.
Hala egon var mı?
Hala dediğim dedik, yaptığım yaptık mısın?
Yoksa sende eğilmeyi, hoşgörmeyi, yumaşayabilmeyi, alttan almayı öğrenebildin mi?
Senin için hayatının güzel olmasını istiyorum. Emin ol buna. Hatta senden daha fazla. Senin kendini düşünmediğin kadar ben seni düşündüm bu hayatta. Ayrıldıktan sen başka kadınların olduktan sonra bile. İlk kızgınlık günlerimi saymazsak hep bir şefkat vardı, hep bir merhamet vardı seni hatırlayışlarımda. Şimdi ise bir arkadaşlık korumacılığı bir dostluk sahiplenmesi.
Nerden nereye geldik?
Sevmek tutkuyla başlayıp merhametle devam edip arkadaşlıkta sonlanan bir yolculuktur. Eğerki gerçekten sevmeyi becerebilsek...
 
 
 
Adem Özbay

0 yorum:

Yorum Gönder

Sensiz kelimelerin sesi olduğun için teşekkürler...