Senin hayatını özetlemek için tek bir cümle kurmaya
çalışacağım şimdi:
‘Madenci bir babadan dünyanın derinlerindeki yalnızlığı
miras almış reklamcı çocuk.’
"Francis Jeanson’un Sartre’ın emriyle kitabı inanılmaz ölçüde
sert eleştirdiği, Les Temps Modernes ile aralarındaki korkunç
polemikten sonraymış– babamı salonda, alçak bir koltukta, başını eğmiş
otururken buldum. “Üzgün müsün baba?” dedim ona. Başını kaldırdı,
gözlerimin içine baktı ve “Hayır, yalnızım” diye yanıt verdi. Hiç
unutmadım bunu. Öyle çileden çıkartıyordu ki bu durum beni! Benimleyken yalnız
olamayacağını ona nasıl söylemeli, bilmiyordum."
Bunu yazan Albert Camus'un kızı, Catherine. Okuyunca sen geldin aklıma. O anın ikimiz arasında geçtiğini hayal ettim. Senin hazırladığın bir reklam çok kötü eleştirilmiş, senin canın çok sıkkın, salonumuzdaki küçük koltuğa oturmuşsun, başın eğik, geliyorum sarılıyorum sana “Üzgün müsün aşkım?” diyorum. Başını kaldırıyorsun, gözlerimin içine bakıp “ Hayır, yalnızım.” diyorsun.
Bunu yazan Albert Camus'un kızı, Catherine. Okuyunca sen geldin aklıma. O anın ikimiz arasında geçtiğini hayal ettim. Senin hazırladığın bir reklam çok kötü eleştirilmiş, senin canın çok sıkkın, salonumuzdaki küçük koltuğa oturmuşsun, başın eğik, geliyorum sarılıyorum sana “Üzgün müsün aşkım?” diyorum. Başını kaldırıyorsun, gözlerimin içine bakıp “ Hayır, yalnızım.” diyorsun.
Neden yalnızsın, neden hep yalnızdın yıllar boyunca,
Yanında ben vardım. Senin tüm dertlerini sırtlanmaya
hazırdım. Benden başka hiçbir kadının omuz veremeyeceği kadar tüm yüklerinin
altına koyacaktım kendimi.
Yalnızlığını yenemiyorsun değil mi? O çok güçlü, kalemiyle
reklamlara hayat veren, televizyon başındaki milyonları gülümseten, ağlatan
müthiş reklamcı aslında yalnızın teki değil mi. Hiçbir tenle paylaşamayacağın
bir yalnızlık seninki, hiçbir kümenin içinde olamayacaksın sen, hep kümenin
dışında kalacaksın. Hiçbir musluk dolduramayacak havuzunu, dört işlem toplasada
çıkartsada çarpsada bölsede senin yalnızlığın öyle muhteşem kalesinde dört başı
mahmur yaşayacak.
Aptalsın sen.
Aptal bir adam olmasan yalnızlığı böylesine kardeş
edinmezdin kendine. Geceleri yatağımdan kalkıp pencereden dışarıyı dalıp dalıp
yıldızlarla konuştuğunu bilmiyorum mu sanıyorsun. Reklam metni yazıyorum
diyerek çekildiğin odanda boş boş tavana bakıp yalnızlığı iliklerine kadar
yaşadığını bilmiyorum mu sanıyorsun.
Ben senin üstündeki başka kadınlara ait saçları değil başka
kadınların parfüm kokuları ile değil hep yalnızlığınla yakaladım suçüstü. Sen
gittin bu lanet bu aptal yalnızlığı bana bıraktın. Bildiğim ve bilmediğim tüm
küfürleri edesim var sana.
Hiçbir zaman mutlu olamayacaksın. Bu yalnızlıkla sevişmekten
zevk aldıkça asla huzur bulamayacaksın. Vebalı, mikroplu bir adam olarak
yaşayacaksın sen ve yalnızlığın.
Damarlarına eroin enjekte edenler en azından dürüstler. Kendilerine
verdikleri zararı biliyorlar ama bırakamıyor. Sen yalnızlığını arkadaşın dostun
zannediyorsun ne kadar büyük bir aldanıştasın.
Oysa yalnızlık dediğin adamı sırtından vuran kahpe bir
düşmandır.
Adem Özbay
0 yorum:
Yorum Gönder
Sensiz kelimelerin sesi olduğun için teşekkürler...