Nisanla başım belada!
O tüm dünyayı bahara hazırlarken ben hala kışı yaşıyorum.
Hiç ısınamıyorum Nisan güneşlerinde. Nisanla böylesine git gelli bir ilişkimin
olması sadece senin doğum günün için eskiden Nisan ayını iple çekmemden değil.
Eski Nisanların birinde de ayrıca sevmiştim ben.
Üniversitenin o bunaltan günlerinde, kız yurdunda geçen aptal ve sıkıntılı
günlerimde bir markette part time çalışırken tanışmıştım onla. O da benim gibi
günlük ücreti ancak iki sinema bileti yapan bu işi sadece para için değil
bunaltan ve gittikçe yalnızlaştıran dünyasından kaçmak için yapıyordu. Bense o
iki sinema bileti için.
Şimdi ona dair hatıralarım ne kadar da azalmış. Ne kadarda
az yer kalmış ona kalbimin hatıra evinde. Hepsini sen doldurmuşsun. Besbelli ki
seni çok sevmişim ben, çok sevmiş, çok sevmiş, hep sevmişim. Şimdi senin
hatıralarını unutmak konusundaki bu beceriksizliğim aynı zamanda benim için bir
madalya gibi omzumda asılı. Böylesine sevebilmek benim harcım değil sanırdım.
Ama seni sevdim. Seni çok sevdim.
Bu hayatta ne varsa tanımlayabilirim. Seni özlemeyi hariç.
Hangi kelimeyi koysam onun karşısına öylesine güçsüz
öylesine yetersiz kalıyor ki, Orhan Veli’nin “Anlatamıyorum!” demesi gibi
anlatamıyorum bu ayrılık meyvesini.
Bugün bir arkadaşımın gönderdiği bir şarkıya takıldım
saatlerece. ‘Sadece susarak özlüyorum seni.’ diyen bir şarkıydı bu. Orda “Bir
deniz gibisin resimlerde.” diyordu. İşte özlemeyi en çok anlatmaya yaklaştığım
an, o an olmuştu.
Ne zaman senin resimlerine baksam, karşımda uçsuz bucaksız
bir deniz görüyorum. O denize kendime atsam Titanik gibi bir buzdağına çarpıp
batacağımdan eminim. O kalbimden büyüyen büyüyen ve tüm evrenimi kaplayan bir
buzdağı.
Nisanla başım belada demiştim ya, oysaki ne çok severdim ben
baharı. O annemin çiçekli kumaşlardan yaptığı eteklerimi savurta savurta koşuşturduğum
bahar günlerinden sonra senden çok önceleri yaşadığım bir sevdanın rüzgarıyla
uçuşmuştu içimin çiçekli etekleri. Sonra sen.
Her Nisan başlar başlamaz senin doğum için içim içime sığmaz
bin bir türlü sürprizler, hediyeler düşünürdüm. Bilirdim sen hiç hazzetmezdin
öyle ‘iyi ki doğdun’ kutlamalarından. Ama ben yine de pastamızı hazırlardım,
üzerine çok sevdiğin çileklerden koyardım. Hediye için çoğu kez kararsız
kalırdım. En sonunda da 4-5 hediye alır en son akşam hangisine karar verirsem
onu verirdim. Sonra da dayanamayıp diğerlerini. Sen kızardın ama bir yandan da
mutlu olurdun.
O mutlu olmaların beni öylesine mutlu ederdi ki.
İnan öyle de olsa mutlu olmaya çok ihtiyacım var. Sana
hediye bakmak için dükkan vitrinlerinde kendimi kaybetmeye, sana pasta yaparken
mutfağın altını üstüne getirmeye, mumu yakarken ellerimi titretmeye, sen beni
teşekkür için öperken kendimden geçmeye çok ihtiyacım var.
Ve inadına her Nisan gelip gelip benim bu özlemimi
depreştiriyor.
Bu yıl doğum gününde çok sevdiği Üsküdar’ı ve Beylerbeyi’ni
dolaştım. Sonra da Üsküdar’da seninle çay içtiğimiz ve bana şiirler okuduğun
Kız Kulesinin tam karşısındaki merdivenlere oturdum, çayımı yudumladım. Ahmet
Aslan’ın söylediği o şarkıya eşlik ettim uzun uzun. Ağlamak istemedi canım bu
sefer. Özlemeyi, hasretlik çekmeyi doya doya yaşamak istedim. Doya doya içime çektim
sensizliği.
Sözcüklerim varmıyor uzaklarına
Birer birer düşüyor bütün öpmelerim
Ağır yenilgiler alarak
Adresinde yokluğunu kıyamet bilerek
Sadece susarak özlüyorum seni
Hiç tanımadan, ne garip
Sadece susarak özlüyorum seni
Hiç tanımadan, ne garip
Sense uzak, çok uzakta
Bir deniz gibisin resimlerde
Dokunsan
Dersim olur, göçerim mecburen
Duydum çok sonradan, adın önemli değil
Acın aynı tadı veriyor zaten
Adresinde yokluğunu kıyamet bilerek
Sadece susarak özlüyorum seni
Hiç tanımadan, ne garip
işte buna bıçak çekiyorum
şimdi adı yok, hiç bir sevginin
Zaman zaman değil şimdi
Yalnız benmiyim bu ahir zamanda
Derviş mekanına aşk ile çağıran
Bu ahir zamanda...
Duydum çok sonradan, adın önemli değil
Acın aynı tadı veriyor zaten
Adresinde yokluğunu kıyamet bilerek
Sadece susarak özlüyorum seni
Hiç tanımadan, ne garip
işte buna bıçak çekiyorum
şimdi adı yok, hiç bir sevginin
Zaman zaman değil şimdi
Yalnız benmiyim bu ahir zamanda
Derviş mekanına aşk ile çağıran
Bu ahir zamanda...
Adem Özbay
0 yorum:
Yorum Gönder
Sensiz kelimelerin sesi olduğun için teşekkürler...